Onun için beklemekten başka yapacak bir şey yoktu.
- There was nothing for it but to wait.
Bir bilet almak için en az bir saat beklemek zorunda kalırsın.
- You'll have to wait not less than an hour to get a ticket.
Bu üç saatlik bir bekleyiş olacak.
- It's going to be a three-hour wait.
Uzun bir bekleyiş olacak.
- It'll be a long wait.
Burada beklememen gerekir.
- You shouldn't wait here.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- There were five patients in the waiting room.
Burada kalmak ve bizimle beklemek istemediğinden emin misin?
- Are you sure you don't want to stay here and wait with us?
Otobüsü beklerken burada kalmaktansa yürümeyi tercih ederim.
- I prefer to walk rather than stay here waiting for the bus.
Burada beklememen gerekir.
- You shouldn't wait here.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
Lütfen beni istasyonda bekleyin.
- Please wait for me at the station.
Lütfen beş dakika bekleyin.
- Please wait five minutes.