pleasing to the eye; handsome; beautiful

listen to the pronunciation of pleasing to the eye; handsome; beautiful
Englisch - Türkisch

Definition von pleasing to the eye; handsome; beautiful im Englisch Türkisch wörterbuch

fair
{i} panayır
fair
{s} adil

Aşkta ve savaşta her şey adildir. - All's fair in love and war.

Davadaki hakim adil değildi. - The judge in the case was not fair.

fair
{i} festival
fair
{i} lunapark (gezici)
fair
pak
fair
{s} güzel, açık ve güneşli (hava)
fair
pazar
fair
şöyle böyle
fair
{s} makul

O oldukça makul bir fiyat. - That's a fairly reasonable price.

Bunu için makul bir fiyat ödedik. - We paid a fair price for it.

fair
saf
fair
{f} doğrulukla
fair
net
fair
{s} iyi

Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı. - Tom did fairly well on the test he took yesterday.

O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur. - He speaks English fairly well.

fair
eşit

Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm. - I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.

fair
güz

Yağmurdan sonra, güzel hava. - After the rain, fair weather.

Yaşam adil değil ama hala güzel. - Life isn't fair, but it's still good.

fair
{s} çok

Öğretmen, sınavlarımızda not verirken çok adildi. - The teacher was very fair when she marked our exams.

Ben Çince'yi oldukça iyi okuyabilirim ama çok iyi yazamam. - I can read Chinese fairly well, but I can't write it very well.

fair
{s} beyaz tenli
fair
harfi harfine
fair
{s} adaletli, adil
Englisch - Englisch
fair
pleasing to the eye; handsome; beautiful
Favoriten