Kiraz ağaçları yolun iki tarafında ekilir.
- The cherry trees are planted on either side of the road.
Evin önünde ekili laleler vardı.
- There were lilies planted in front of the house.
Öncelikle bütün bu tohumları ekmek zorundayız.
- First of all, we have to plant all these seeds.
Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
- My mother is busy planting flowers in the garden.
Bahçeye ağaç dikmek zorundayım.
- I have to plant trees in the garden.
Düşmanlar tesisi bombalayarak imha ettiler.
- The enemies destroyed the plant by bombing.
Bir atık su arıtma tesisi şehrin su kaynağının içine zehirli kimyasallar boşalttı.
- A sewage treatment plant discharged toxic chemicals into the town's water supply.
Boston'da bir fabrikamız var.
- We have a plant in Boston.
Ham petrol bu fabrikada arıtılır.
- Crude oil is refined at this plant.
Boston'da bir işletmemiz var.
- We have a plant in Boston.
Fukushima No.1 nükleer santralinde, depremden hemen sonra bütün reaktörler durdu.
- At the Fukushima No.1 nuclear power plant, all the reactors stopped just after the quake.
Burada bir elektik santralı inşa etmek için planlar var.
- There are plans to build a power plant right here.
Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
- Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
Zehirli bitkilerden uzak durmalıyız.
- We should keep away from the poisonous plants.
The new guy turned out to be a plant.
Kaç tane fidan satın aldın?
- How many plants did you buy?
Oraya fidan ekmeye gittik.
- We went there to plant saplings.
Tom bahçesine üç elma ağacı dikti.
- Tom planted three apple trees in his yard.
Yaklaşık bir düzine ağaç kısa sürede dikilmişti.
- About a dozen trees had soon been planted.
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Biz daha çok çiçek dikmemiz gerekir.
- We should plant more flowers.
The garden had a couple of trees, and a cluster of colourful plants around the border.
Plant your feet firmly and give the rope a good tug.
O’Sullivan risked a plant that went badly astray, splitting the reds.
That gun's not mine! It was planted there by the real murderer!.
... planted firmly in today but our eyes cast for tomorrow ...
... will allow the first seeds of civilization to be planted. ...