Definition von plant im Englisch Türkisch wörterbuch
- ekmek
Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
- My mother is busy planting flowers in the garden.
Nisan ayı sebze tohumlarınızın çoğunu ekmek için en iyi zamandır.
- April is the best time to plant most of your vegetable seeds.
- dikmek
Bahçeye ağaç dikmek zorundayım.
- I have to plant trees in the garden.
- {f} dikmek (bitki)
- {i} tesis
Şirketimiz Rusya'da yeni bir kimya tesisi kurmayı planlıyor.
- Our company is planning to build a new chemical plant in Russia.
Bir atık su arıtma tesisi şehrin su kaynağının içine zehirli kimyasallar boşalttı.
- A sewage treatment plant discharged toxic chemicals into the town's water supply.
- imalathane
- bitkilendirmek
- (Tıp) plant
- yerleştirmek (bomba vb)
- sokmak (kafasına bir fikir)
- (Ticaret) sınai tesis
- donatım
- sıkıca yerleştirmek
- araç gereç
- kuruluş
- yapımevi
- (çalınan ya da yasak bir şeyi) kiminse üzerine saklayıp onu suçlu göstermek
- demirhane
- {f} ek
- fabrika
Boston'da bir fabrikamız var.
- We have a plant in Boston.
Valentina sekiz yaşındayken 1945 yılında okula başladı. O, 1953 yılında bir tekstil fabrikasında çalışmaya başlamak için okulu bıraktı.
- Valentina started school in 1945 when she was eight years old. She left school to begin working in a textile plant in 1953.
- bitki
Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
- Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
Bitkiler olmasaydı, biz yaşayamazdık.
- If it were not for plants, we wouldn't be able to live.
- Casus
The new guy turned out to be a plant.
- Bir tesisiste üretilip, paketlenmiş (plant mılk)
- İhbarcı, gammaz
- {f} yutturmak
- {i} fidan
Tatoeba bir bahçe gibidir: fidanlar ekmelisin, onlarla ilgilenmelisin ve nasıl büyüteceğini izlemelisin.
- Tatoeba is like a garden: you must plant seedlings, tend to them and watch them grow.
Oraya fidan ekmeye gittik.
- We went there to plant saplings.
- (Mühendislik) fabrika, tesis, atölye
- {f} dik
Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
- The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
Ormanların dikimi çevre için iyidir.
- Planting forests is good for the environment.
- {i} argo hile, oyun, tuzak
- atelye
- {i} seyircilerin arasında oturup rol yapan
- hile oyun
- {i} teçhizat
- {i} malzemeler
- bitki,v.ek: n.bitki
- {f} gizlemek
- hikâyede sonradan etkisini gösteren belirsiz bir kısım
- demir baş
- bir kurumun malı olan bina veya arazi
- (Tıp) Bitki, nebat
- {f} yapıştırmak
- {i} dolandırıcılık
- {f} bırakmak
- {f} çarpmak
- {i} ihbarcı
- {i} demirbaş
- {f} indirmek
- {f} ağaç olmak
- {f} yüklemek
- {i} hile
- {i} şakşakçı
- {f} saklamak
- {f} koymak
- {f} aşılamak (fikir)
- {f} yeşillendirmek
- {i} dikme
Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
- In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
Biz daha çok çiçek dikmemiz gerekir.
- We should plant more flowers.
- seyircilerin arasında oturup rol ya- pan oyuncu
- {i} işletme
Boston'da bir işletmemiz var.
- We have a plant in Boston.
- {f} adam koymak
- {f} ağaçlandırmak
- {f} kök salmak
- {f} vurmak
- {f} kurmak
- santral
Burada bir elektik santralı inşa etmek için planlar var.
- There are plans to build a power plant right here.
Fukushima No.1 nükleer santralinde, depremden hemen sonra bütün reaktörler durdu.
- At the Fukushima No.1 nuclear power plant, all the reactors stopped just after the quake.
- dikmek (direk)
- ekmek (tohum)
- makine parkı
- yapıştırmak (tokat)
- bina
- ekmek (ağaç vb)
- (Ticaret) ekim yapmak
- planting
- {i} ekim
Tom bütün gün mısır ekiminde çalıştıktan sonra yorgun hissetti.
- Tom felt tired after working all day planting corn.
Bir gün bizim çocuklar bizim çeltik ekimini devralacak.
- One day our children will take over our paddy planting.
- plant a tree
- ağaç dikmek
- plant room
- kumanda odası
- plant room
- makine dairesi
- plant breeding
- bitki yetiştirme
- plant bug
- bitki biti
- plant cell
- bitki hücresi
Hayvan hücresi, bitki hücresinden daha büyük bir protein oranına sahiptir.
- The animal cell has a greater percentage of proteins than the plant cell.
- plant chemistry
- bitki kimyası
- plant department
- atölye kısmı
- plant eating
- ot yiyen
- plant engineer
- işletme mühendisi
- plant family
- bitki familyası
- plant geography
- bitki coğrafyası
- plant hormone
- bitki hormonu
- plant kingdom
- bitkiler dünyası
- plant life
- bitki yaşamı
Bundan önce, bu bölgede bitki yaşamı yoktu.
- Before that, there was no plant life in this region.
Bitki yaşamı için, suya ek olarak güneş ışığı kesinlikle gereklidir.
- In addition to water, sunshine is absolutely necessary for plant life.
- plant louse
- yaprak biti
- plant louse
- bitki biti
- plant out
- fideleri başka yere dikmek
- plant pathology
- bitki patolojisi
- plant product
- fabrika üretimi
- plant scientist
- bitki bilimci
- plant tissue
- doku kültürü
- plant association
- bitki topluluğu
- plant breeder
- ıslahçı
- plant community
- bitki topluluğu
- plant eater
- bitki yiyen
- plant extract
- bitki özütü
- plant floor
- bitki zemin
- plant flower
- çiçek dikmek
- plant hair
- (Botanik, Bitkibilim) Bitki tüyü, bitkilerin yüzeyinde bulunan tüy
- plant in the pepper family
- biber familyasından bitki
- plant milk
- Bir tesisiste üretilip, paketlenmiş süt
- plant monster
- canavar bitki
- plant one on
- (deyim) Birini öpmek
- plant one on
- (deyim) Birine vurmak
- plant pot
- bitki pot
- plant production
- bitkisel üretim
- plant protection
- bitki koruma
- plant protective
- bitki koruyucu
- plant saplings
- bitki fidan
- plant seedlings
- bitki fideleri
- plant sterol
- (Kimya) Bitki sterolü
- plant the seeds
- tohum ekmek
- plant vines
- bitki üzüm
- plant-based
- Bitkisel içerikli
- plant-based
- Nebâti
- plant a bomb
- bomba yerleştirmek
- plant a bomb
- bomba koymak
- plant a kiss
- öpücük kondurmak
- plant breaker
- (Nükleer Bilimler) tesis şalteri
- plant cost
- tesis masrafi
- plant cost
- (Botanik, Bitkibilim) tesis masrafı
- plant equipment
- (Askeri) atölye teçhizatı
- plant equipment
- (Askeri) TESİS TEÇHİZATI, ATÖLYE TEÇHİZATI: İkmal maddelerinin imalinde, veya hizmetlerin ifasında ya da herhangi bir idari veya atölye maksatlarında kullanılan (makine, alet, aksesuar ve yardımcı maddeler-Özel aletler hariçten ibaret) ve bir sermaye mahiyetindeki kişisel mal
- plant equipment
- (Askeri) tesis teçhizatı
- plant food
- gübre
- plant grows regulator
- (Askeri) BİTKİ BÜYÜTME REGÜLATÖRÜ: Bitki büyümesini bir düzene sokan kimya maddesi
- plant house
- sera
- plant id
- (Bilgisayar) bitki no
- plant in
- aşılamak (fikir vb)
- plant in
- (Argo) birine tokat indirmek
- plant in
- (Argo) tokat indirmek
- plant louse
- fidanbiti
- plant louse
- kırmız böceği
- plant louse
- ağaç biti
- plant mites
- (Botanik, Bitkibilim) bitki zararlıları
- plant mix
- tesiste karıştırma
- plant oneself in front of smb
- karşısına dikilmek
- plant out
- fide dikmek
- plant out
- saksıdan çıkarıp dikmek
- plant process condition
- (Nükleer Bilimler) tesis işlem durumu
- plant root
- bitki kökü
- plant site
- (Kimya) bitki alanı
- plant species
- (Avrupa Birliği) bitki türü
- plant toxin
- (Biyoloji) bitkisel toksin
- plant trees
- ağaçlar dikmek
- titan arum plant
- Ceset çiçeği, leş çiçeği
- planting
- {i} ekme
Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
- My mother is busy planting flowers in the garden.
Johnny 46 yıl boyunca elma tohumlarını ekmeye devam etti.
- Johnny kept planting apple seeds for 46 years.
- annual plant
- (Botanik, Bitkibilim) biryıllık bitki
- batch plant
- beton santrali
- cement plant
- (İnşaat,Teknik) çimento fabrikası
- chicory plant
- (Botanik, Bitkibilim) hindiba
- concentration plant
- zenginleştirme tesisi
- concrete plant
- (İnşaat) beton santrali
- concrete plant
- (İnşaat,Teknik) beton tesisi
- cultivated plant
- (Tarım) işlenmiş tarla
- heating plant
- ısıtma tesisi
- indigo plant
- nil
- indigo plant
- ındigofera tinctoria
- laundry plant
- çamaşırhane
- money plant
- denizlahanası
- most efficient size of plant
- (Ticaret) en etkin üretim ölçeği
- musk plant
- miskotu
- paper plant
- papirüs
- perennial plant
- çok yıllık bitki
- planted
- dikilmek
- planting
- (Bilgisayar) fidan dikme
- planting
- ekme (ağaç vb)
- processing plant
- işleme fabrikası
- purification plant
- arıtma tesisi
- refuse incineration plant
- çöp yakma fırını
- rice plant
- pirinç
- shame plant
- (Hayvan Bilim, Zooloji) küstümotu
- shame plant
- (Hayvan Bilim, Zooloji) mimoza
- sweet corn plant
- (Botanik, Bitkibilim) mısır
- sweet corn plant
- (Botanik, Bitkibilim) tane mısır
- sweet pepper plant
- (Botanik, Bitkibilim) kırmızı biber
- sweet pepper plant
- (Botanik, Bitkibilim) paprika
- sweet pepper plant
- (Botanik, Bitkibilim) kırmızıbiber
- treatment plant
- (Çevre) arıtma tesisi
- acetylene plant
- asetilen tesisi
- air conditioning plant
- klima santralı
- alliaceous plant
- kokulu bitki
- alpine plant
- alp bitkisi
- annual plant
- bir yıllık bitki
- aquatic plant
- su bitkisi
- asphalt plant
- asfalt tesisi
- assembly plant
- montaj fabrikası
- bedding plant
- tarha elverişli fidan
- brick plant
- tuğla fabrikası
- carbonizing plant
- karbonizasyon tesisi
- castor-oil plant
- keneotu
- coke crushing plant
- kok kırma tesisi
- coke oven plant
- kok fabrikası
- coking plant
- kok fabrikası
- conveying plant
- sevk tertibatı
- cotton plant
- pamuk fidanı
- crop plant
- kültür bitkisi
- crushing plant
- kırma tesisi
- cultivated plant
- kültür bitkisi
- cultivated plant
- yetiştirim bitkisi
- dressing plant
- hazırlama tesisi
- drying plant
- kurutma tesisi
- dyeing plant
- boyahane
- foliage plant
- yaprakları için yetiştirilen bitki
- food plant
- yiyecek olarak kullanılan bitki
- gas plant
- geyikotu
- generating plant
- çıngı santralı
- gum plant
- sütleğen
- herbaceous plant
- ot
- horseradish plant
- yaban turbu
- hydroelectric plant
- hidroelektrik santralı
- hydroelectric plant
- hidroelektrik santrali
- hydroelectric power plant
- hidroelektrik santralı
- ice plant
- buz fabrikası
- ice plant
- buzhane
- in plant system
- büro içi sistem
- in-plant
- büro içi
- in-plant system
- büro içi jüye