Definition von picture im Englisch Türkisch wörterbuch
- resim
Duvardaki resim, Picasso tarafından yapıldı.
- The picture on the wall was painted by Picasso.
Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
- I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
- {f} 1. betimlemek, resmetmek. 2
- {f} çizmek
Tom resim çizmekten hoşlanır.
- Tom likes painting pictures.
Resim çizmekten hoşlanırım.
- I like to draw pictures.
- picture book resim kitabı
- {f} resmetmek
- kopya
Dün gece benimle ilgili çektiğin resmin bir kopyasını alabilir miyim?
- Could I get a copy of the picture you took of me last night?
Elimden geldiğince kısa sürede sana bu resmin bir kopyasını göndereceğim.
- I will send you a copy of this picture as soon as I can.
- tıpatıp benzeri
- (Askeri) görünüm
Genel görünüme bakmalısın.
- You need to look at the big picture.
Burada genel görünümü görmüyorsun.
- You're not seeing the whole picture here.
- (Bilgisayar) bir resim olarak ekler
- tasvir etmek
- hayal etmek
- düşlemek
- tanımlama
- ç
- görülmeye değer şey ya da kişi
- keste
- {i} -in tıpatıp benzeri, kopya
- betimlemek
- {f} kafasında canlandırmak
- pek güzel kimse ya da şey
- görüntü
Mary, Tom'un kullanıcı profilindeki sevimli buzulkuşu görüntüsünü beğendi.
- Mary liked the cute penguin picture in Tom's user profile.
Televizyonum neredeyse 15 yaşında ama hâlâ iyi bir görüntüye sahip.
- My TV set is almost 15 years old, but it still has a good picture.
- -in mükemmel örneği
- tablo
Bu tabloyu seviyor musun? Evet, ama çerçeve resimden daha pahalı sanırım. Onu nereden satın aldın?
- Do you like this painting? Yes, but I think the frame is more expensive than the picture. Where did you buy it?
Her gün en azından kısa bir şarkıyı dinlemelisin, iyi bir şiir okumalısın, güzel bir tabloya bakmalısın ve mümkünse, birkaç zeki sözler söylemelisin.
- Every day you should at least listen to a short song, read a good poem, look at a beautiful picture, and, if possible, say several intelligent words.
- fotoğraf
Fotoğraf çekmeyi seviyor.
- He likes taking pictures.
Burada fotoğraf çekebilir miyim?
- Can I take pictures here?
- resmini yapmak
- {i} betimleme
- sinema
- film
Moonlight En İyi Film Oscar'ı'nı kazandı.
- Moonlight won the Oscar for Best Picture.
- tasavvur etmek
- timsal
- tasvir
- {i} k.dili. film, sinema filmi
- {f} yansıtmak
- tarif
Güzelliğin en mükemmel tarafı, hiçbir resimle tarif edilememesidir.
- The best part of beauty is that which no picture can express.
Gözlem gücüyle ilgili bir deneyde, Tom evinde iki yıldır oturmasına rağmen, oturma odasının duvarında asılı resimlerin hiçbirini tarif edemedi.
- During an experiment on powers of observation, Tom was unable to describe any of the pictures hanging on his living room wall, despite having lived in his unit for two years.
- tanımlamak
- suret
- canlandırmak
- picture frame resim çerçevesi
- resim,v.düşün: n.resim
- tarif veya tasvir etmek
- gorüntü
- {i} çizim
Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.
- This is a picture of her own painting.
Bu, benim çizimimin bir resmidir.
- This is a picture of my drawing.
- filim
- resimli kitap
- resim, karikatür sitesinden çok sayıda sanatsal karikatürü ücretsiz indirebilir, kullanabilirsiniz
- manzara
Provence manzaraları resmedilmeye değerdir.
- The landscapes of Provence are very picturesque.
Arka planda deniz manzaralı bir resmimizi çektirelim.
- Let's get a picture of us with the sea in the background.
- (Bilgisayar) word resmi
- resimli
Bu resimli kartpostalların hepsi benimdir.
- All of these picture postcards are mine.
Arkadaşlarıma bu resimli kartpostalları gösterdim.
- I showed my friends these picture postcards.
- (Bilgisayar) bild
- picture editor
- (Bilgisayar) resim düzenleyicisi
- picture file
- (Bilgisayar) resim dosyası
- picture in
- (Bilgisayar) içindeki resim
- picture info
- (Bilgisayar) resim bilgisi
- picture show
- sinema filmi
- picture signal
- resim işareti
- picture theatre
- sinema
- picture tube
- tv resim tüpü
- picture book
- resim kitabı
- picture card
- kız
- picture card
- vale
- picture editor
- resim seçici
- picture element
- resim elemanı
- picture frame
- resim çerçevesi
Bu, plastikten yapılmış bir resim çerçevesi.
- This is a picture frame made of plastic.
- picture gallery
- resim galerisi
- picture gallery
- resim müzesi
- picture goer
- sinemasever
- picture postcard
- kartpostal
- picture postcard
- resimli kartpostal
- picture processing
- görüntü işleme
- picture puzzle
- resimli bulmaca
- picture taking
- resim çekme
- picture telegraphy
- resimli telgraf jüyesi
- picture theater
- sinema
- picture transmission
- resim nakli
- picture transmission
- görüntü iletimi
- picture tube
- ekran lambası
- picture tube
- resim tüpü
- picture tube
- görüntü lambası
- picture window
- büyük pencere
- Picture Exchange communication system
- Resim Değiş Tokuşuna Dayalı İletişim Sistemi
- picture book
- Resimli kitap
- picture carrier
- resim taşıyıcı
- picture data
- resmi veri
- picture definition
- resim netligi, resim seçikligi
- picture dictionary
- resmi sözlük
- picture duping print
- pozitif görüntü kopyası, pozitif görüntü eslemi
- picture head
- projektör başı
- picture inversion
- resim inversiyonu, resim evrilmesi
- picture library
- resmi kütüphane
- picture locking
- resim kenetleme
- picture monitor
- resim monitörü, görüntü denetligi
- picture negative
- resim negatifi, görüntü negatifi
- picture noise
- kârlı görüntü, karlanma
- picture perfect
- Mükemmel bir resim
- picture ratio
- görüntü oranı, görüntü boyutu, çerçeve oranı
- picture repetition frequency
- resim frekansı, saniyede resim sayısı, saniyede resim
- picture scanning
- resim tarama
- picture size
- resim büyüklüğü, resim boyu
- picture synchronization
- resim senkronizasyonu, resim eşlemesi
- picture white
- beyaz resim seviyesi
- picture border
- resim kenarlığı
- picture bullet
- (Bilgisayar) resimli madde işareti
- picture bullet
- (Bilgisayar) resim madde işareti
- picture card
- papaz vale ya da kiz
- picture card
- suratlı iskambil kâğıdı
- picture editor embedder
- (WinDraw) Picture Editor
- picture element
- Resim Ögesi
- picture file name
- resim dosyası adı
- picture format
- (Bilgisayar) resim biçimi
- picture frame
- resimlik
- picture gate
- (Sinema) kamera çerçevesi
- picture gate
- (Sinema) kamera penceresi
- picture gate
- (Sinema) alıcı penceresi
- picture height
- (Teknik,Televizyon) resim yüksekliği
- picture index
- (Bilgisayar) resim dizini
- picture layout
- (Bilgisayar) resim düzeni
- picture menu
- (Bilgisayar) resim menüsü
- picture noise
- (Teknik,Televizyon) karlanma
- picture noise
- (Teknik,Televizyon) karlı görüntü
- picture objects
- Resim Nesneleri
- picture only
- (Bilgisayar) yalnızca resim
- picture pages
- (Bilgisayar) resim sayfaları
- picture palace
- (isim) sinema
- picture palace
- {i} sinema
- picture placeholder
- Resim Yer tutucuları
- picture point
- (Askeri) fotoğraf noktası
- picture point
- (Teknik,Televizyon) resim noktası
- picture point
- (Askeri) FOTOĞRAF NOKTASI: Bir hava fotoğrafı üzerinde, kolaylıkla bulunabilmesi için bir yuvarlak veya çarpı ile işaretlenmiş, belirli bir arazi şekli. Fotoğraf noktası, genel olarak, fotoğraf haritası yapımında, bir nirengi noktası olarak kullanılan bir mevkidir. '
- picture rail
- resim pervazı
- picture search
- (PS) Resim Arama
- picture signal
- resim isareti
- picture source
- (Bilgisayar) resim kaynağı
- picture space
- çizim alanı
- picture tasks
- (Bilgisayar) resim görevleri
- picture tiling
- (Bilgisayar) resim döşeme
- picture transmission
- televizyon yayını
- picture transmission
- görüntü nakli
- picture tube
- TV resim tüpü, resim lambası
- picture width
- (Teknik,Televizyon) resim genişliği
- picture window
- (Sinema) manzara penceresi
- picture window
- (Sinema) gösterici penceresi
- picture window
- (Sinema) panaromik pencere
- picture window
- (Sinema) projeksiyon çerçevesi
- as picture
- (Bilgisayar) resim olarak
- big picture
- genel görünüm
Genel görünüme bakmamız gerekiyor.
- We need to look at the big picture.
Genel görünüme bakmalısın.
- You need to look at the big picture.
- change picture
- (Bilgisayar) resim değiştir
- crop picture
- (Bilgisayar) resim kırp
- crop picture
- (Bilgisayar) resmi kırp
- custom picture
- (Bilgisayar) özel resim
- display picture
- (Bilgisayar) resim görüntüle
- edit picture
- (Bilgisayar) resmi düzenle
- edit picture
- (Bilgisayar) resim düzenle
- format picture
- (Bilgisayar) resim biçimlendir
- format picture
- (Bilgisayar) resmi biçimlendir
- frame picture
- (Bilgisayar) resmi çerçevele
- motion picture
- sinema
- motion picture
- sinemada gösterilen film
- moving picture
- sinema filmi
- moving picture
- (Sinema) sinema
- pictures
- resimler
Bu resimler onun tarafından yapıldı.
- These pictures were painted by him.
Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.
- I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow.
- picturing
- hayal ederek
- preview picture
- (Bilgisayar) resmi göster
- preview picture
- (Bilgisayar) resim önizleme
- show picture
- (Bilgisayar) resmi göster
- take picture
- (Bilgisayar) resim al
- take picture
- (Bilgisayar) fotoğraf çek
- average picture level
- ortalama görüntü düzeyi
- blurred picture
- bulanık görüntü
- colour picture signal
- renkli resim sinyali
- colour picture tube
- renkli görüntü lambası
- draw a picture
- resim çizmek
Küçük çocuk bir resim çizmek için renkli kalem kullanmaktadır.
- The young child uses crayons to draw a picture.
- electrostatic picture tube
- elektrostatik resim tüpü
- master picture monitor
- ana resim monitörü
- motion picture
- sinema filmi
- moving picture camera
- film kamerası
- pictures
- {i} sinema
- picturing
- {f} düşün
- positive picture
- pozitif görüntü
- silent picture
- sessiz film
- sound picture
- sesli film
- take a picture
- fotoğraf çek
- taken a picture
- fotoğraf çek
- talking picture
- sözlü film
- television picture
- sınalgı görüntüsü
- television picture tube
- sınalgı resim tüpü
- took a picture
- fotoğraf çek
- word picture
- kelimelerle tarif etme
- automatic picture transmission
- otomatik resim iletimi
- be out of the picture
- k. dili (biri) sahneden çekilmiş olmak, işin içinde olmamak
- dirty picture
- kirli resim
- distorted picture
- bozuk resim
- get the message/get the picture
- argo anlamak, çakmak
- get the picture?
- resim olsun?
- give a picture of
- (deyim) görüntüsü vermek
- hence, a small picture; a miniature
- Bu nedenle, küçük bir resim, bir minyatür
- image picture
- görüntü resmi
- monochrome picture
- tek renkli resim
- motion-picture
- hareketli resim
- paint a different picture
- (deyim) Mevcut durumdan farklı bir durum ortaya koymak
- paint a rosy picture
- (deyim) Pembe tablo çizmek
- paints a different picture
- (deyim) Yeni olan bir olayın bir bütün ile ilgili herşeyi, bakış acısını, temel değerlerini değiştirmesi
If that's the case that paints a quite different picture.
- pictured
- Resimde
- pictures
- resimleri
- pictures
- fotoğraflar
- picturing
- resim yapma
- put s.o. in the picture
- k. dili birine durumu anlatmak, birini aydınlatmak
- put someone in the picture
- (deyim) Birine olayın iç yüzünü anlatmak
- reference picture
- referans resmi
- take picture
- almak resim
- television picture
- televizyon görüntüsü
- television picture tube
- televizyon resim tüpü
- pictures
- (isim) sinema
- picturing
- resim yapma