Tom doesn't feel like cooking.
- Tom'un canı yemek pişirmek istemiyor.
My mother is busy cooking dinner.
- Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
You boil water to cook eggs.
- Yumurtaları pişirmek için suyu kaynatırsın.
We boil water to cook spaghetti.
- Biz spagetti pişirmek için su kaynatıyoruz.
Could you cook a skewer for me, please?
- Bana bir şiş pişirir misin, lütfen?
My mother is busy cooking dinner.
- Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
She is quite ignorant of cooking.
- O, yemek pişirmede oldukça bilgisizdir.
My mother is busy cooking dinner.
- Annem, akşam yemeğini pişirmekle meşgul.
Tom talked Mary into baking a cake for John's birthday party.
- Tom Mary'yi John'un doğum günü partisi için bir kek pişirmeye ikna etti.
Have you ever thought about baking your potatoes instead of frying them?
- Sen hiç onları kızartma yerine patateslerini fırında pişirmeyi düşündün mü?
Mary baked three dozen cookies for Tom's party.
- Mary Tom'un partisi için üç düzine kurabiye pişirdi.
The best cookies I've ever eaten are the ones that your mother baked for me.
- Benim şimdiye kadar yediğim en iyi kurabiyeler annenin benim için pişirmiş olduklarıdır.
My mother cooked the potatoes very well.
- Annem patatesi çok iyi pişirdi.
Mother has not cooked dinner yet.
- Anne henüz akşam yemeğini pişirmedi.