O gün görülen bir dolunaydı.
- It was a full moon that was seen that day.
Gökyüzünde görülen bir sürü yıldız vardı.
- There were a lot of stars seen in the sky.
Sonuç görülmek için kalır.
- The result remains to be seen.
Tom, Mary'yle görülmek istemiyordu.
- Tom didn't want to be seen with Mary.
Mikroplar sadece bir mikroskop yardımıyla görülebilir.
- Germs can only be seen with the aid of a microscope.
Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
- I had never seen a panda until I went to China.
Eylemciler en son Brezilya'nın uzak, ormanlık bir köşesinde görüldüler.
- The activists were last seen in a remote, forested corner of Brazil.
Ben camı kırarken görüldüm.
- I was seen to break the window.