Her biri bin dolar ödedi.
- Each person paid one thousand dollars.
Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.
- Although each person follows a different path, our destinations are the same.
Kişi başına tur kaç para?
- How much is the tour per person?
Bu tur kişi başına ne kadar?
- How much is this tour per person?
Tom, olaylara daima olumsuz tarafından bakan çok kötümser bir insan.
- Tom's a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation.
Shiritori oyunu senden önceki kişi tarafından konuşulan kelimenin son sesinin alınmasıyla ve sonra bir sonraki kişinin o sesle başlayan bir kelime aramasıyla oynanır.
- The game of shiritori is played by taking the final sound of the word spoken by the person before you, and then the next person looks for a word that begins with that sound.
Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
- A young person is waiting for you outside.
Sen dışarıdayken Sato isimli biri seni ziyarete geldi.
- A person named Sato came to visit while you were out.
Tom şu anki aylığından tamamen memnun.
- Tom is perfectly satisfied with his current salary.
Ben tamamen normalim.
- I'm perfectly normal.
Mary mükemmel şekilde manikürlü tırnaklarını saçının içinden geçirdi.
- Mary ran her perfectly manicured nails through her hair.
Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.
- You should give this task to some other person.
O, görevlerini yaptı.
- She performed her duties.
Sizin başarınız daha çok sizin yöneticinizin ve bürodaki diğer insanların sizi nasıl algıladığına bağlıdır.
- Your success depends a lot on how your manager and other people in the office perceive you.
Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.
- Personal computers are of great use.
Günlük en az sekiz saat uyumam gerektiğini biliyorum ama genellikle daha az uyuyorum.
- I know that I should sleep for at least eight hours per day, however usually I sleep less.
Belirtilen hız limiti saatte 55 mil olmasına rağmen Tom çok daha hızlı sürüyordu.
- Even though the posted speed limit was 55 miles per hour, Tom was driving much faster.
Tom Mary'ye su aygırlarının saatte yaklaşık 30 kilometrelik bir hızla koşabileceğini düşündüğünü söyledi.
- Tom told Mary that he thought a hippopotamus could run at a speed of about 30 kilometers per hour.
Aylık kira ne kadardır?
- How much is the rent per month?
Onun maaşı aylık 250.000 yen.
- His salary is 250 thousand yen per month.
Biz zaman içinde seyahat edebiliriz. Ve biz bunu bir saniyede bir saniyelik inanılmaz bir hızla yapabiliriz.
- We can travel through time. And we do it with an incredible rate of one second per second.
Modern bilgisayarlar saniyede on üzeri dokuz (10^9) işlem yapıyor.
- Modern computers carry out ten to the ninth power (10^9) operations per second.
Tom oyların sadece yüzde birini aldı.
- Tom received only one per cent of the vote.
Britanyalı kadınların yüzde elli ikisi çikolatayı sekse tercih ediyor.
- Fifty-two per cent of British women prefer chocolate to sex.
Japon halkının kişi başına düşen pirinç tüketimi yaklaşık elli yıl önce olanın yarısı.
- The per capita consumption of rice of Japanese people is about half of what it was fifty years ago.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Almanya'da saat başına ortalama ücret nedir?
- What's the average wage per hour in Germany?
Ülkenizde saat başına ortalama ücret nedir?
- What's the average wage per hour in your country?
O ders haftada bir kez gerçekleşir.
- That class takes place once per week.
Haftada ne kadar kazanıyorsun?
- How much do you earn per week?
I parked my car at the curb per your request.
beats per minute.
The medication is to be administered per orum.
Admission is £10 per person.
You're the very person I've been looking for.
- You are the very person I have been looking for.
The teacher said: What is necessary for success, above all, is perseverance.
- The teacher said: Above all, what is necessary for success is perseverance.
If humans are mortal, and Socrates is a human, then per alia Socrates is mortal.
If, per impossibile, large economic inequalities did not threaten political, legal, and social equality, they would be much less objectionable.
Three per mille.
The law makes drunk driving illegal per se.
Well, that's not correct per se, but the situation is something like that.
You cannot judge a person if you don't know him well.
- You can't judge a person if you don't know him well.
You can't judge a person if you don't know him well.
- You cannot judge a person if you don't know him well.
Tom hopes to get the results by Thursday.
- Tom Perşembeye kadar sonuçları almayı umuyor.
I'll do my best, but I'll not be able to finish it before Thursday at best.
- Ben elimden geleni yapacağım, ama en iyi ihtimalle Perşembeden önce onu bitirebilmem mümkün olmaz.
Mother has been sick since last Thursday.
- Anne geçen Perşembeden beri hastadır.
I'll do my best, but I'll not be able to finish it before Thursday at best.
- Ben elimden geleni yapacağım, ama en iyi ihtimalle Perşembeden önce onu bitirebilmem mümkün olmaz.
... anybody making $200,000.00 per year and less, on your interest, dividends and capital gains. ...
... at 25,000 miles per hour. ...