Ben sık sık seninle tanıştığım yer hakkında düşünüyorum.
- Suelo pensar en el lugar donde te conocí.
Baban ne düşünüyordu?
- ¿Qué pensaría tu padre?
Onun hakkında düşünmek zorunda kalacağım.
- Tendré que pensármelo.
Tom durmak ve düşünmek istedi.
- Tom quería detenerse y pensar.
I'm the type who likes to think things over very carefully.
- Soy de los que les gusta pensar las cosas con mucho cuidado.
I'll give you a day to think about it.
- Te doy un día para pensártelo.