pekten

listen to the pronunciation of pekten
Türkisch - Englisch
pecten
A genus of bivalve molluscs
The pubic bone
The comb of a scorpion
Any species of bivalve mollusks of the genus Pecten, and numerous allied genera (family Pectinidæ); a scallop
A vascular pigmented membrane projecting into the vitreous humor within the globe of the eye in birds, and in many reptiles and fishes; also called marsupium
{i} scallop, variety of bivalve shellfish with a fluted shell; comb-like structure located above the eyes of some fowl and reptiles (Zoology)
The bones in the hand between the wrist and the fingers
See Comb, 4 (b)
pek
quite

It didn't work out quite like I intended it to. - Pek öyle tasarladığım gibi olmadı.

He has quite a few friends. - Onun pek çok arkadaşı var.

pek
so
pek
eminently
pek
much

Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much. - Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.

It will not make much difference whether you go today or tomorrow. - Bugün ya da yarın gitmen pek fark yaratmayacak.

pek
eminent
pek
damned
pek
fairly
pek
right

All right, I'm listening. - Pekala, ben dinliyorum.

That doesn't sound right. - Bu, kulağa pek hoş gelmiyor.

pek
most

If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life. - O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.

If you look from afar, most things will look nice. - Uzaktan bakıldığında pek çok şey hoş görünecektir.

pek
rather
pek
a lot

Maruyama Park is a place where a lot of people gather. - Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.

This dictionary contains a lot of information. - Bu sözlük pek çok bilgi içermektedir.

pek
scarcely
pek
strongly
pek
very

Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much. - Senin ve benim aramda, Tom'un fikri pek ilgimi çekmiyor.

Between you and me, Tom's idea doesn't appeal to me very much. - Aramızda kalsın, Tom'un fikri bana pek cazip gelmiyor.

pek
lot

Tom doesn't have a whole lot of time. - Tom'un pek çok zamanı yoktu.

They have a lot in common. - Onların pek çok ortak yanı var.

pek
not much

I'm really not much of a cook. - Ben gerçekten pek aşçı değilim.

There is not much more to say. - Söylenecek pek fazla şey yok.

pek
very, extremely
pek
very much, a lot, quite, fairly, rather, very
pek
very much, a great deal
pek
strong, sound
pek
jolly
pek
(moving) fast, speedily
pek
rattling
pek
hard, firm
pek
unyielding, rigid
pek
spanking
pek
ever so
pek
firm

The first time, she wasn't very firm with him. - İlk kez, onunla pek sıkı değildi.

pek
stiff
Türkisch - Türkisch

Definition von pekten im Türkisch Türkisch wörterbuch

pek
Sağlam, dayanıklı: "İnsan gülden nazik, taştan pektir."- H. R. Gürpınar
pek
Hızlı olarak
pek
Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok: "Pek beğendikleri ve pek sevdikleri hâlde aldatırlar."- H. C. Yalçın
pek
Bir kedi grubundaki lider kedi
pek
Sağlam, dayanıklı
pek
Gereken, beklenen veya alışılmış olandan çok
pek
Sert, katı
pekten
Favoriten