pek çok

listen to the pronunciation of pek çok
Türkisch - Englisch
very much

We didn't talk very much. - Biz pek çok konuşmadık.

voluminous
a spate of
(Konuşma Dili) a whole lot of

This doesn't make a whole lot of sense. - Bu pek çok anlam ifade etmiyor.

I have a whole lot of ideas. - Benim pek çok fikirlerim var.

enormously
a areal quantity of
greatly
no end
a raft of
plenty

We consulted plenty of people. - Pek çok insana danıştık.

I know that plenty of guys want to go out with you. - Pek çok çocuğun seninle dışarı çıkmak istediğini biliyorum.

plenty of

As a new father, I gave my first child plenty of books. - Yeni bir baba olarak, ben ilk çocuğuma pek çok kitap verdim.

We consulted plenty of people. - Pek çok insana danıştık.

most

What do most young Italian girls spend their time doing? - Pek çok genç İtalyan kızı zamanlarını ne yaparak geçiriyor?

If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life. - O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.

copious
a good number of
a great deal of

I have a great deal of work to do. - Yapacak pek çok işim var.

a good deal
countless

Countless lives have been lost. - Pek çok hayat kayboldu.

I've been to Boston countless times. - Pek çok kez Boston'a gittim.

multitudinous
too much

Lots of children in industrialised countries are too fat because they eat too much candy. - Endüstrileşmiş ülkelerdeki pek çok çocuk çok fazla şeker yemesi nedeniyle çok şişman.

highly
a world of
galore
a whole of
far
vast
numerous
deluge
a great deal

I have a great deal of work to do. - Yapacak pek çok işim var.

I care a great deal for you. - Ben senin için pek çok dikkat ederim.

a great many

Tom has collected a great many butterflies. - Tom pek çok kelebek topladı.

It has a great many words borrowed from foreign languages. - Yabancı dillerden ödünç alınmış pek çok kelimeye sahip.

out and away
1. a great many; quite a few; a lot of. 2. a great deal, very much
immensely
a great number of
immense
myriad
superabundant
(Konuşma Dili) umpteen
horribly
far and away
lavish
horrible
{i} oodles
immeasurable
manifold
innumerable
oodles of
raft
without stint
overmuch
{s} mighty
most#beautiful
{s} numberless
a whale of a lot
million
ungodly
infinite

I love you in spite of your many, but so many, infinite mental problems. - Senin pek çok ama pek çok, bitmeyen zihinsel sorunlarına rağmen seni seviyorum.

pek çok defa
quite a lot
pek çok defa
quite a bit
pek çok işe yarayan
all-purpose
pek çok ve çeşitli
manifold
pek çok yeteneği olan
all-around
pek çok, sonsuz
many, infinitely
pek çok, çok sayıda
Many, many
pek çok dostu var
she has lots of friends
pek çok yönden
in many directions
(pek) çok
plenty
(pek) çok
far
pekçok
so many
içilecek şeylerden pek çok içme
thing to drink a lot of drinking
çok kutsal; pek kutsı
sacrosanct; many Kuts
bir şeye pek çok üzülmek
take something hard
Türkisch - Türkisch
Yeterinden fazla, bir hayli
sürü
tümen tümen
(Osmanlı Dönemi) HEZAR
nice nice
oluk oluk
sürü sürü
buram buram
kırk
binlerce
pek çok
Favoriten