The interview was recorded on video and shared all over the Internet.
- Görüşme videoya kaydedilip tüm internette paylaşılmıştı.
I shared my room with sysko.
- Ben odamı sysko ile paylaştım.
Tom, Mary and John shared the cost of the party.
- Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
Two male school pupils sharing an umbrella? That's quite a queer situation.
- Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek okul öğrencisi? Bu oldukça nonoş bir durum.
I'm sharing my flat with my brother.
- Apartman dairemi erkek kardeşimle paylaşıyorum.
The children shared a pizza after school.
- Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.
Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
- Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.