Kağıtları masadan kaldırdı.
- She removed the papers from the desk.
Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
- Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
- The obstacles to our progress have been removed at last.
İşaret hemen kaldırıldı.
- The sign was immediately removed.
Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
- Fadil's job kept him removed from the outside world.
Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.
- The injured were removed from the scene.