O, tutkularını bastırdı.
- He subdued his passions.
Onun pasta tutkusu var.
- She has a passion for cake.
Politika konusunda daima çok hırslı oldum.
- I have always been very passionate about politics.
Mary işi hakkında çok hırslı.
- Mary is very passionate about her work.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Kırmızı aşk, tutku, bereket ve güç rengidir.
- Red is the color of love, passion, fertility and power.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.
- I have no special talents. I am only passionately curious.
Şiir sadece azap değildir; şiir sevgidir. Sıcak ve şehvetli tutkudur; o, devrim, romantizm ve hassasiyettir.
- Poetry is not just torment; poetry is love. It is warm and sensual passion; it is revolution, romance and tenderness.
… to obtain the knowledge of some passion of the circle.
It started as a hobby, but now my motorbike collection has become my passion.