Definition von passing(a) im Englisch Türkisch wörterbuch
- passing
- {i} geçiş
- passing over
- aşma
- passing
- {i} geçme
Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
- After all, he succeeded in passing the exam.
Sınavı geçmede hiçbir sorunu olmamalı.
- She shouldn't have any problem passing the exam.
- passing
- {f} geç: prep.geçerek
- passing
- geçerek
Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
- Ken saved his face by passing the examination.
Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- He amazed everyone by passing his driving test.
- passing
- sollama
- passing
- kısa süren
- passing away
- irtihal
- passing note
- (Muzik) geçit notası
- passing
- {i} geçit
- passing
- geçen
Geçen bir araba üzerimize su sıçrattı.
- A passing car splashed water on us.
Geçen araba bana çamurlu su sıçrattı.
- The passing car splashed muddy water on me.
- passing
- {f} geç
Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
- Ken saved his face by passing the examination.
Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
- After all, he succeeded in passing the exam.
- passing
- geçici
Bu sadece geçici bir hevesti.
- It was only a passing fad.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
- passing
- ilerleyen
- passing lane
- sollama şeridi
- passing parameter
- geçiş parametresi
- passing shot
- tenisde aşırtma vuruş
- passing
- pas
- passing by
- geçiyor
O, bir yardım çığlığı duyduğunda, bisikletiyle geçiyordu.
- He was passing by on his bicycle when he heard a cry for help.
Burada ne yapıyorsun? Sadece geçiyordum.
- What are you doing here? I was just passing by.
- passing car
- araba geçen
- passing driver
- geçen sürücü
- passing gas
- gaz geçiş
- passing grade
- sınıf geçme
- passing kick
- kick geçen
- passing shot
- (tenis) aşırtma vuruş
- passing time
- zaman geçiyor
- parameter passing
- Parametre geçişi
- parameter passing to macro
- makroya parametre iletimi
- passing
- çabuk geçen rasgele olan
- passing
- ölüm/geçiş
- passing
- {s} gelip geçici
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
- passing
- ahenkli olmayıp iki nota arasında geçiş olan nota
- passing
- ölme
- passing
- {i} ölüm
- passing
- {s} geçen: I heard the sound of a passing train. Geçen bir trenin sesini duydum. It was but a passing fancy. Gelip geçici bir hayalden başka
- passing
- in passing geçerken
- passing
- passing grade geçerpassing tone müz
- passing
- {s} rastgele
Geçen bir gemi tarafından rastgele bulundu.
- He was picked up by a passing ship.
- passing
- kısa süren/
- passing
- {s} tesadüfi
- passing
- {i} gitme
- passing
- tesadüfen
- passing
- {i} geçirme
Seninle zaman geçirmeyi seviyorum.
- I love passing time with you.
- passing
- {f} geç: prep.geçe
- passing
- göçme
- passing
- {s} geçer
Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- He amazed everyone by passing his driving test.
Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
- Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- passing away
- ölüm
- passing by inheritance to
- tevarüs
- passing days
- geçen günler
- passing fancy
- (deyim) birine veya bir seye karsi duyulan gecici sevgi
- passing flight
- (Askeri) UÇAĞIN YANDAN GÖRÜNÜŞÜ: Bir uçağın yan görünüşü. Bir uçağın göründüğü vaziyet. Bu; uçak tiplerinin tanınması eğitiminde kullanılan beş standart uçuş vaziyetlerinden biridir. Buna (side view) da denir
- passing flight
- (Askeri) uçağın yandan görünüşü
- passing flight, side view
- (Askeri) yandan görünüş
- passing grade
- geçer not
- passing loop
- geçit mesafesi
- passing love
- gelip geçici aşk
- passing note
- geçiş notası
- passing of a dividend
- (Ticaret) temettünün ödenmemesi
- passing order
- (Askeri) SEVKİYAT ÇEVİRME EMRİ: Yanlış yere gönderilmiş bir isteği gerekli depo ve dağıtma noktasına intikal ettirmek ve bir isteği bir dağıtım sistemine geçirmek için kullanılan emir
- passing order
- (Askeri) sevkiyat çevirme emri
- passing over
- aşırma
- passing period
- intikal devresi
- passing place
- yol cebi
- passing shower
- (Meteoroloji) kararsızlık yağışı
- passing sight distance
- geçme görüş uzaklığı
- passing stranger effect
- (Pisikoloji, Ruhbilim) geçip giden yabancı etkisi
- passing the sieve
- elekten geçen
- passing zone
- yarışta bayrak değiştirme noktası
- each passing day
- her geçen gün
- every passing day
- her geçen gün
- once per several passing days
- birkaç günde bir
- token passing
- andaç geçirme
- back passing
- geri geçme
- buck passing
- buck geçen
- by passing
- geçerek
- adolescent 's passing love
- gençlik sevdası
- adolescent 's passing love
- gençlik aşkı
- controlled passing
- (Askeri) KONTROLLU GEÇİŞ: Bir zamanda sadece tek bir trafik şeridini alabilen yolun bir noktasını veya kısmını sıra ile diğer tarafa geçirmek üzere sağlanan ters yönlerde hareket eden iki şeritlik trafik vasıtasıyle oluşturulan bir trafik hareket usulü
- controlled passing
- (Askeri) kontrollü geçiş
- improperly passing
- hatalı sollama
- in passing
- tesadüfen
- in passing
- sırası gelmişken
- no passing
- geçiş yok
- percentage passing
- geçen yüzde
- token passing
- andac gecirme
- where are we passing now
- şu anda nereden geçiyoruz