Bir şekilde matematikten geçme notu aldım.
- I somehow got a passing grade in mathematics.
Rick sınavı geçme hakkında sevinçten uçuyordu.
- Rick was over the moon about passing the exam.
Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- He amazed everyone by passing his driving test.
Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
- Ken saved his face by passing the examination.
Geçen bir araba üzerimize su sıçrattı.
- A passing car splashed water on us.
Geçen bir gemi tarafından rastgele bulundu.
- He was picked up by a passing ship.
O sadece geçici bir sevdaydı.
- It was just a passing infatuation.
Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
- Ken saved his face by passing the examination.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
O sadece geçici bir sevdaydı.
- It was just a passing infatuation.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
Geçen bir gemi tarafından rastgele bulundu.
- He was picked up by a passing ship.
Seninle zaman geçirmeyi seviyorum.
- I love passing time with you.
Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
- Ken saved his face by passing the examination.
Sürücü sınavını geçerek herkesi şaşırttı.
- He amazed everyone by passing his driving test.
Sınavı geçmek için sıkı çalıştım.
- I studied hard in order to pass the examination.
Jim sınavı geçmekle öğünüyor.
- Jim boasts of having passed the exam.
Zaman geçirmek için birbirleri ile sohbet ettiler.
- They chatted with each other to pass the time.
Bu yasayı geçirmek zorundayız.
- We have to pass this legislation.
Gizli bir geçit yoluyla kaçtılar.
- They fled through a secret passageway.
Solda gizli bir geçit var.
- There's a secret passage on the left.
Trenin evimin yanından geçişini duymaya alışkınım.
- I am used to hearing the train pass by my house.
Bu denize doğru geçiştir.
- This is the passage to the sea.
O, bir yardım çığlığı duyduğunda, bisikletiyle geçiyordu.
- He was passing by on his bicycle when he heard a cry for help.
Sadece yanından geçiyordum.
- I was just passing by.
Tüm trafik, başkanlık konvoyunun geçmesine izin vermek için durduruldu.
- All traffic was halted to let the presidential motorcade pass.
Bir kamyonun geçmesine izin vermek için kenara çekti.
- He pulled aside to let a truck pass.
Mülteciyi bir mağaraya götürdük ve fırtınanın geçmesini bekledik.
- We took refuge in a cave and waited for the storm to pass.
Onun geçmesi için kenara çekildim.
- I stepped aside for him to pass.
Giriş sınavını geçti.
- He passed the entrance examination.
Yeryüzüne ilk çıkışından beri, insan oğlu bilgi topladı ve faydalı fikirleri diğer insanlara bildirme girişiminde bulundu.
- Since their first appearance on earth, men have gathered information and have attempted to pass useful ideas to other men.
Gemi Panama Kanalından geçti.
- The ship passed through the Panama Canal.
Panama Kanalı'ndan geçtik.
- We passed through the Panama Canal.
Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
- Fadil was making an effort to share Layla's passions.
Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.
- Read this passage and translate it into Japanese.
Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
- There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
Paragraf başka hiçbir yoruma izin vermiyor.
- The passage admits of no other interpretation.
Pasajı kelimesi kelimesine çevir.
- Translate the passage word for word.
Shakespeare'den bir pasaj okudu.
- He read a passage from Shakespeare.
Ölürsem, yatağında huzur içinde ölen büyük babam gibi ölmek isterim. Arabasındaki tüm yolcular gibi çığlık atarak değil.
- When I die, I want to die like my grandfather who died peacefully in his sleep. Not screaming like all the passengers in his car.
Biraz yiyecek alalım. Sen ölmek üzereymiş gibi görünüyorsun.
- Let's get some food. You look like you're about to pass out.
Pencere yanı mı yoksa koridorda mı bir yer istersiniz?
- Would you like a place by window or by passage?
Arka koltuktaki yolcularının her ikisinin de boyun yaralanması vardı.
- Both of the passengers in the back seat had neck injuries.
İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
- As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
O bana ayıların kışı nasıl geçirdiği hususunda bölüm ve ayet verdi.
- He gave me chapter and verse on how bears pass the winter.
Pasaportta ismi olan kişi kelimelerle tanımlanıldı.
- The person whose name was on the passport was described with words.
Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
- If he studied hard, he could pass the exam.
Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
- If she studied hard, she could pass the exam.
Bütün yolcular boğulmaktan kurtarıldılar.
- All the passengers were saved from drowning.
Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.
- Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course.
Onlar gerçekten bunun gelip geçici bir heves olduğunu kabul etmek istemiyor.
- They don't want to admit that it's really a passing fad.
Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
- I stood aside to let them pass.
Onun geçmesi için kenara çekildim.
- I stepped aside for him to pass.
O yirmi olarak kabul edildi.
- She could pass for twenty.
O bir üniversite öğrencisi olarak kabul edilmektedir.
- He passes for a college student.
Tom'un vefat ettiğini sana söylemek benim üzücü görevimdir.
- It is my sad duty to tell you that Tom has passed away.
Şarkı söylemek benim tutkumdur.
- Singing is my passion.
Onların geçmesine izin vermek için kenarda durdum.
- I stood aside to let them pass.
Ölmene izin vermeyeceğiz.
- We won't let you pass away.
Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
Pasaportunuzu göstermelisiniz.
- You must show your passport.
Geçiş izni olmadan girmene izin veremem.
- I can't let you enter without a pass.
TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.
- TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state.
What about your baseball stories?” said I, thinking myself more than passing clever.
He passed his examination.
He attempted the examination, but did not expect to pass.
The man kicked his friend out of the house after he made a pass at his wife.
Smith was given a pass after Jones' double.
An estate passes by a certain clause in a deed.
Beauty is a charm, but soon the charm will pass. - John Dryden.
To pass commodiously this life. - John Milton.
Anyone want to trade passes?.
As for these silken-coated slaves, I pass not. - Shakespeare.
pass a house.
Matters have been brought to this pass. - Robert South.
The bill passed the senate.
Try not the pass! the old man said. - Henry Wadsworth Longfellow.
Common speech gives him a worthy pass. - Shakespeare.
Iaquinta passes it coolly into the right-hand corner as Paston dives the other way. - , Rob Smyth, 20 June 2010.
The bill passed both houses of Congress.
The senate passed the law.
This passes, Master Ford. - Shakespeare.
And within three dayes twelve knyghtes passed uppon hem; and they founde Sir Palomydes gylty, and Sir Saphir nat gylty, of the lordis deth.
... other option, they could look to these bonuses that they're paying, rather than passing on ...
... where these banks are now returning to record profits and, in some cases, passing on record ...