Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- Music is an important part of my life.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
- This theory consists of three parts.
Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.
- They could not agree on some parts of it.
Onların tarafında bir hataydı.
- It was a mistake on their part.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
- The police regarded him as a party to the crime.
Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
- I'm sorry. I'm partly responsible for it.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
- I partly agree with you.
Matematik, yarın kalkarsan ve evrenin gittiğini keşfedersen yapmaya devam edebileceğin, bilimin bir parçasıdır.
- Mathematics is the part of science you could continue to do if you woke up tomorrow and discovered the universe was gone.
Yarın partiye gelecekmisin?
- Will you come to the party tomorrow?
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
- I try to do my part to help the community.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
- The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Partide Jack ve Mary'nin yanındaki kimdi?
- Who was at the party beside Jack and Mary?
Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
- These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.
Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
- Tom budgeted three hundred dollars for the party.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
- I have no idea why you want to part with that.
O, evinden ayrılmak istemedi.
- He didn't want to part with his house.
We cannot make a plodding and sensible community—a Holland or a Pennsylvania—out of a national personality which, whether by harsh circumstance or native tendency, is now part genius, part fanatic, and part hard-headed materialist.”.