The stars shone in the sky.
- Yıldızlar gökyüzünde parladı.
My father polished his car till it shone.
- Babam parlayıncaya kadar arabasını cilaladı.
She had her shoes shined.
- O, ayakkabılarını parlattı.
Susan shined your father's shoes.
- Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
Her eyes sparkled like diamonds.
- Onun gözleri elmas gibi parladı.
Mary's eyes sparkled like diamonds.
- Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.
The moon is shining brightly tonight.
- Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
The child talked with his eyes shining.
- Çocuk parlayan gözlerle konuştu.
The logs flamed brightly.
- Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.
Tom ve Mary Fransızca konuşuyorlardı ama John odaya girince ingilizceye döndüler.
- Tom e Mary stavano parlando francese ma quando Tom è entrato nella stanza sono tornati all'inglese.
Yarın bu vakitte ailesiyle konuşuyor olacak.
- Domani a quest'ora starà parlando con la sua famiglia.