They did not break apart easily.
- Onlar kolaylıkla parçalamadı.
It looks like your hard disk is fragmented.
- Sabit disk parçalanmış gibi görünüyor.
The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press.
- Meyve prese girmeden önce güzel parçalanmış olmalıdır.
Sami's body was found dismembered.
- Sami'nin cesedi parçalanmış olarak bulundu.
Fadil began to dismember Layla's body.
- Fadıl, Leyla'nın cesedini parçalamaya başladı.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.
He tossed the paper into a shredder.
- Kağıdı parçalayıcıya attı.
He tried to put the fragments of a broken vase together.
- O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.
Fragments of the mirror were scattered on the floor.
- Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.