There are daisies around the steel building.
- Çelik binanın etrafında papatyalar var.
That little house looks just like the little house my grandmother lived in when she was a little girl, on a hill covered with daisies and apple trees growing around.
- Şu küçük ev, küçük bir kızken ninemin yaşadığı, papatyalarla kaplı ve etrafında elma ağaçları olan bir tepede bulunan küçük eve çok benziyor.
I picked a daisy for her.
- Onun için bir papatya kopardım.
Although I came back late from the party last night, I was as fresh as a daisy in the morning.
- Önceki gece partiden geç dönmeme rağmen sabah bir papatya kadar dinçtim.
I'd like a chamomile.
- Bir papatya çayı istiyorum.
I want a chamomile tea.
- Ben bir papatya çayı istiyorum.