Hadi, tempoyu artırın.
- Come on, pick up the pace.
Tempoya ayak uyduramıyorum.
- I cannot keep up the pace.
Lütfen çok hızlı yürüme. Sana ayak uyduramıyorum.
- Please don't walk so fast. I can't keep pace with you.
Tom işleri kendi hızınızda yapar.
- Tom does things at his own pace.
Onlar ileriye doğru birkaç adım attılar.
- They stepped a few paces forward.
Karanlık olmaya başladığında, ben adımlarımı hızlandırdım.
- When it started to get dark, I quickened my pace.
Karanlık olmaya başladığında, ben adımlarımı hızlandırdım.
- When it started to get dark, I quickened my pace.
İşte yoğun geçen birkaç günden sonra, Tom bir değişikliği iple çekiyor.
- After a hectic few days at work, Tom is looking forward to a change of pace.
Bu hoş bir değişiklik.
- This is a nice change of pace.
Biz inşaat hızının büyük daireler talebini karşılamaya yeterli olmadığı için üzgünüz.
- We're sorry that the pace of construction is not sufficient to address the great demand for apartments.
Tom işleri kendi hızınızda yapar.
- Tom does things at his own pace.
Even at the duel, standing 10 paces apart, he could have satisfied Aaron’s honor.
Groups of men, in all imaginable attitudes, were lying, standing, sitting, or pacing up and down.
I have perambulated your field, and estimate its perimeter to be 219 paces.
Before buying the car, we put it through its paces.