The DVD player replaced the videotape player.
- DVD oynatıcı, video kaset oynatıcının yerini aldı.
I tried to get Tom and Mary to play with John.
- Tom ve Mary'yi John'la oynatmaya çalıştım.
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
It is dangerous for children to play in the street.
- Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.
I like playing football.
- Futbol oynamayı severim.
He is fond of playing tennis.
- O, tenis oynamaya düşkün.
She didn't want him to play poker.
- O, onun poker oynamasını istemedi.
One thing you should know about me is that I play poker every Friday night.
- Benim hakkımda bilmen gereken bir şey her cuma gecesi poker oynamamdır.
I'm feeling a little frisky.
- Kendimi biraz oynak hissediyorum.
Don't toy with her affections.
- Onun duyguları ile oyun oynama.
You think you can toy with me, but I don't play games.
- Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.
The children played with toy blocks.
- Çocuklar oyuncak bloklarla oynadılar.
Don't play with that gun. It's not a toy.
- O silahla oynama, o bir oyuncak değil.