oynanmak

listen to the pronunciation of oynanmak
Türkisch - Englisch
to be doctored, retouched (for photos)

O resimlerle oynanmış. - Those photos were doctored.- O fotoğraflar tahrif edilmiş.

(for a dance) to be danced
impersonal passive to play
(for a play) to be performed; (for a film) to be shown
(for a card) to be played
(for a game) to be played
oyna
{f} play

Do you know how to play chess? - Satranç oynamayı biliyor musun?

I will teach you to play chess. - Sana satranç oynamayı öğreteceğim.

oyna
{f} playing

He is fond of playing tennis. - O, tenis oynamaya düşkün.

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

oyna
(Bilgisayar) poke

She used to play poker with us. - O, bizimle poker oynardı.

He used to play poker with us. - O, bizimle poker oynardı.

oyna
fiddle with
oyna
{f} frisk

I'm feeling a little frisky. - Kendimi biraz oynak hissediyorum.

oyna
{f} frisking
oyna
toy with

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

You think you can toy with me, but I don't play games. - Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.

Oyna
curveball
oyna
toy

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

Bill often plays with toys by himself. - Bill genellikle tek başına oyuncakları ile oynar.

Türkisch - Türkisch
Herhangi biri oynamak
Oynamak işine konu olmak
oynanma
Oynanmak işi
oynanmak
Favoriten