oynamamak

listen to the pronunciation of oynamamak
Türkisch - Englisch
(neg. form of oynamak ) not to play
sit out
oyna
{f} play

Do you know how to play chess? - Satranç oynamayı biliyor musun?

I will teach you to play chess. - Sana satranç oynamayı öğreteceğim.

oyna
{f} playing

He is fond of playing tennis. - O, tenis oynamaya düşkün.

I like playing football. - Futbol oynamayı severim.

oyna
(Bilgisayar) poke

He used to play poker with us. - O, bizimle poker oynardı.

She didn't want him to play poker. - O, onun poker oynamasını istemedi.

oyna
fiddle with
oyna
{f} frisk

I'm feeling a little frisky. - Kendimi biraz oynak hissediyorum.

oyna
{f} frisking
oyna
toy with

You think you can toy with me, but I don't play games. - Benimle oynayabileceğini düşünüyorsun ama ben oyun oynamam.

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

Oyna
curveball
oyna
toy

The children played with toy blocks. - Çocuklar oyuncak bloklarla oynadılar.

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

yaprak oynamamak/kıpırdamamak
for the air to be completely still, for there to be no wind at all, for not a leaf to be stirring
yerdeki kâğıttan oynamamak
revoke
oynamamak
Favoriten