Veri açığının üstesinden gelmek için, basit bir yöntem geliştirdim.
- In order to overcome the data gap, I developed a simple methodology.
Zayıflıklarının üstesinden gelmek zor değil.
- It isn't hard to overcome your weaknesses.
Öncüler bir dizi engelin üstesinden geldiler.
- The pioneers have overcome a series of obstacles.
Onlar korkularının üstesinden gelebilirler.
- They can overcome their fear.
Utangaçlığımı atlatmaya çalıştım, ama boşuna.
- I have tried to overcome my shyness, but to no avail.