Aşırı derecede yorgun değildim.
- I wasn't overly tired.
Bu aşırı derecede iyimser bir bakış.
- That's an overly optimistic view.
Açıkçası, ben fazlaca endişeli değilim.
- Frankly, I'm not overly concerned.
Bir uçak dağ üzerinden uçtu.
- An airplane had flown over the mountain.
Çocuk, çitin üzerinden atladı.
- The boy skipped over the fence.
Tom elini onun kalbinin üstüne koydu.
- Tom put his hand over his heart.
O, pijamasının üstüne kaftan giydi.
- He wore a robe over his pajamas.
1920 yazına doğru Kızıl Panik bitmişti.
- By the summer of 1920, the Red Scare was over.
Her şey bitmiş sayılmaz.
- It ain't over till it's over.
Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.
- It is not rare at all to live over ninety years.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerine atlar.
- The quick brown fox jumps over the lazy dog.
Helen'in forumu bir veya iki fırın eldiveni kullanılıp kullanılmayacağı üzerine uzlaşmaz bir bölünme yaşadı.
- Helen's forum experienced an irreconcilable schism over whether to use one or two oven mitts.
Tom başının üstünde gibi hissetti.
- Tom felt like he was in over his head.
Tom otuzun üstünde olmalıdır.
- Tom must be over thirty.
Lincoln kutlamaların bittiğine memnundu.
- Lincoln was glad the celebrations were over.
Tom'un sorunçıkaran günleri bitti.
- Tom's troublemaking days are over.
Çok fazla balık avı dolayısıyla, bazı balık stokları şimdi tehlikeli derecede düşük seviyelerde.
- Due to overfishing, some fish stocks are now at perilously low levels.
O, çok fazla iyimser bir bakış.
- That's an overly optimistic view.
Teslim etmeden önce kağıdını baştan sona oku.
- Read over your paper before you hand it in.
Tom sözleşmeyi dikkatli bir şekilde baştan sona okudu.
- Tom carefully read over the contract.
Partiden arta kalan birçok yemek vardı.
- There was a lot of food left over from the party.
Ulus devletlerin varlığı, dünya'nın geri kalanında Avrupa'ya büyük bir avantaj sağladı.
- The existence of nation-states gave Europe a great advantage over the rest of the world.
Zürafa yüzemez çünkü ağırlık merkezi çok yukarıda olduğundan baş aşağı döner.
- The giraffe cannot swim because its centre of gravity is so high that it would topple over.
Tom yukarıdan geçen helikopterleri duyabiliyordu.
- Tom could hear helicopters overhead.
Onu iyice düşünmem için bana biraz zaman ver.
- Give me some time to think it over.
Satın almadan önce evi iyice inceledik.
- We went over the house thoroughly before buying it.
O makaleyi tekrar tekrar okudu.
- He read the article over and over again.
Onu yapmamanı sana tekrar tekrar söyledim.
- I've told you over and over again not to do that.
Bir fincan kahve içerken sorun hakkında sohbet ettik.
- We talked about the question over a cup of coffee.
Tom Mary'nin onun hakkında konuştuklarına kulak misafiri oldu.
- Tom overheard Mary talking about him.
Bu iş için gereğinden fazla kalifiye olduğumu söylediler.
- They said I'm overqualified for that job.
Sen bu iş için gereğinden fazla niteliklisin.
- You're overqualified for this job.
Kırsaldan şehir bölgelerine yapılan bu taşınma iki yüzyıldan daha fazla bir süredir devam etmektedir.
- This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years.
Soğuk algınlığımı atlatmam bir aydan daha fazla zamanımı aldı.
- It took me more than one month to get over my cold.
Tom şapkasını gözlerinin üzerine aşağıya indirdi.
- Tom pulled his cap down over his eyes.
Hatalarına bir daha asla göz yummayacağım.
- I'll never overlook your mistakes again.
Fadıl'ı bir daha kaybetmek istemiyorum.
- I don't want to lose Fadil all over again.
Helen'in forumu bir veya iki fırın eldiveni kullanılıp kullanılmayacağı üzerine uzlaşmaz bir bölünme yaşadı.
- Helen's forum experienced an irreconcilable schism over whether to use one or two oven mitts.
Bölüm 14'ü okumanız gerekiyordu. O sizin hafta sonu boyunca ev ödevinizdi.
- You were supposed to read Chapter 14. That was your homework over the weekend.
Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üstünden atlamadı.
- The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
O, başımın hemen üstünden gitti.
- That went right over my head.
Ekim ayının bitmek üzere olduğuna inanabiliyor musun?
- Can you believe that October is almost over?
Toplantı nerdeyse bitmek üzere.
- The meeting is almost over.
Keşke bu tamamen bitse.
- I wish this was all over.
Liisa tamamen bunalmıştı fakat orada ona yardım edebilecek kimse yoktu.
- Liisa was completely overwhelmed, but there was no one there who could've helped her.
Babasının ölümü ile ilgili şoku atlattı.
- He got over the shock of his father's death.
Bu noktaya kadar ben dönemdeki siyasi huzursuzluğun büyümesi ile ilgili genel bir bakış sundum.
- Up to this point I have presented an overview of the growth of political unrest in the period.
Tom, Meryem ile buluşunca yeniden doğmuş gibi oldu.
- Tom turned over a new leaf when he met Mary.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Tom Mary'nin durduğu yere doğru yürüdü.
- Tom walked over to where Mary was standing.
Tom Mary'yi her yere götürdü.
- Tom drove Mary all over the place.
Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.
- What with overwork and poor meals, she fell ill.
Yakıt maliyetinden dolayı deniz aşırı ülkelere uçuş maliyet arttı.
- The cost of flying overseas has risen with the cost of fuel.
Nalokson morfin türevi ilaçların aşırı dozunun etkilerini tersine çevirebilen hayat kurtarıcı bir ilaçtır.
- Naloxone is a life-saving drug that can reverse the effects of an opioid overdose.
Lech Wałęsa 1980'de tersane çitinin üzerinden atladı.
- Lech Wałęsa jumped over the shipyard fence in 1980.
Dünyada yedi bini aşkın dil vardır.
- There are over seven thousand languages in the world.
Dünyada 2,500'ü aşkın yılan türü bulunmaktadır.
- There are over 2,500 types of snakes in the world.
Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
- I'm the type who likes to think things over very carefully.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Nalokson morfin türevi ilaçların aşırı dozunun etkilerini tersine çevirebilen hayat kurtarıcı bir ilaçtır.
- Naloxone is a life-saving drug that can reverse the effects of an opioid overdose.
Tom şimdi baştan başa sözleşmeyi okuyor.
- Tom is reading over the contract right now.
300'ü geçkin insan tutuklandı.
- Over 300 people were arrested.
Oluklu kaşıklar geleneksel pelin ayininde belirli bir role sahiptir.Onlar bir adet küp şekeri soğuk suyla bardaklarının içine eritmek için küp şekeri bardağın üstünde tutmak için kullanılır.
- Slotted spoons have a particular role in the traditional absinthe ritual. They are used to hold a sugar cube over a glass as one dissolves it into her drink with cold water.
Hızlı kahverengi tilki tembel kahverengi köpeğin üstüne atladı.
- The quick brown fox jumped over the lazy brown dog.
Babam hava yoluyla dünyanın her yerine seyahat etti.
- My father traveled all over the world by air.
Haber kasabanın her yerine yayıldı.
- The news spread all over the town.
Buraya dünyanın her yerinden turistler gelir.
- Tourists from all over the world come here.
Dünyanın her yerinden binlerce insan, NASA astronotu olmak için başvuruyor.
- Thousands of people from all over the world apply to become NASA astronauts.
Yine de, savaş bitmedi.
- Still, the war was not over.
O, 30 yaşın üstünde ama yine de mali açıdan ailesine bağlı.
- He's over 30 but still financially dependent on his parents.
Sanırım o artık bitti.
- I think it's over now.
Bizim için artık yolun sonu.
- It's all over for us.
Ağaç o kadar yüksekti ki bahçe duvarının üzerinde yükseldi.
- The tree was so tall that it towered over the garden wall.
Oradaki yüksek binayı görüyor musun?
- Do you see that tall building over there?
Tom kış boyunca kilo aldı.
- Tom gained weight over the winter.
Bütün gece boyunca dağlarda dolaşıyordum.
- I was roaming over the mountains all through the night.
Bir uçak dağ üzerinden uçtu.
- An airplane had flown over the mountain.
Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
- In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
This means, at times, long and perhaps overly discursive discussions of other taxa.
Over meatloaf and mashed potatoes (being careful not to talk with his mouth full), Stanley told about his adventure.
The latest policy was over-conservative.
Let's go over scene 3 from the top.
I think I’m over my limit for calories for today.
Let's walk over the hill to get there.
Sales are down this quarter over last.
How do you receive? Over!.
He bent over to touch his toes.
Climb up the ladder and look over .
Can I sleep over?.
I'll bring over a pizza.
standard cash count forms used to record the count and any overs or unders.
I lost my paper and I had to do the entire assignment over.
four over two equals two over one.
He is finally over his ex-girlfriend.
I moved over to make room for him to sit down.
The quick brown fox did not jump over the lazy dog.
- The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
The quick brown fox didn't jump over the lazy dog.
- The quick brown fox did not jump over the lazy dog.
... you an overly simple bill of goods. And there are a lot of people. There are people ...