Zorlukların üstesinden gelmek zorundasın.
- You have to overcome the difficulties.
Zayıflıklarının üstesinden gelmek zor değil.
- It isn't hard to overcome your weaknesses.
Yüksek yen değerinin nasıl üstesinden gelineceği büyük bir sorundur.
- How to overcome the high value of the yen is a big problem.
İlk engelin üstesinden gelmeyi başardık.
- We have managed to overcome the first obstacle.
Utangaçlığımı atlatmaya çalıştım, ama boşuna.
- I have tried to overcome my shyness, but to no avail.
Tom sonunda utangaçlığının üstesinden geldi ve Mary'nin onunla çıkmasını istedi.
- Tom finally overcame his shyness and asked Mary to go out with him.
Onlardan beşi bana saldırdı ama onların hepsinin üstesinden geldim.
- Five of them attacked me, but I overcame them all.
Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.
- As a citizen of the world, I know ways of overcoming cultural barriers.
Günlük egzersiz, obezitenin üstesinden gelmek için etkilidir.
- Daily exercise is effective in overcoming obesity.
thenne he sente for the quene and sone she was come, and she maade grete Joye of the ouercomynge of that bataille.
By and by fumes of brandy began to fill the air, and climb to where I lay, overcoming the mouldy smell of decayed wood and the dampness of the green walls.
... This is a problem that can't be overcome merely by escrowing the code of important embedded ...
... that it was good code. This is a problem that you can only overcome by having the unambiguous ...