Kalenin dış tarafı beyaza boyandı.
- The outside of the castle was painted white.
Duvar dış tarafta beyaz ve içeride yeşil.
- The wall is white on the outside and green on the inside.
Bunu dışarı götürelim mi?
- Shall we take this outside?
Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
- Outside of him, no one else came to the party.
TV izleme yerine dışarıda oynayın.
- Play outside instead of watching TV.
Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
Onlar evlerimizin dışına bomba yerleştirdiler.
- They planted bombs outside our homes.
Bir gün ülke dışına uçmak isteyeceğim.
- One day I'll want to fly outside the country.
Maria yatalaktı. Dışarıdaki dünyayla tek irtibatı televizyon yayınları aracılığıyla oluyordu.
- Maria was bedridden. The only contact she had with the outside world was via the TV broadcasts.
Lütfen çöpünü dışarıdaki çöp kutularına koy.
- Please put your waste in the bins outside.
The cat was out of doors, seemingly enjoying the sun.