Two children are sitting on the fence.
- İki çocuk çitin üzerinde oturuyorlar.
He was sitting with his arms folded.
- Kolunu katlamış oturuyordu.
May I sit next to you?
- Senin yanına oturabilir miyim?
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
Tom asked Mary to sit down for a while.
- Tom Mary'nin bir süre oturmasını rica etti.
There is an old man sitting on a bench.
- Bir bankta oturan yaşlı bir adam var.
Tom was singing with the children sitting around the campfire.
- Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla birlikte şarkı söylüyordu.
Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
The residents made complaints about the noise.
- Oturanlar gürültü hakkında şikayette bulundular.
More than half of the residents are opposed to the plan.
- Oturanların yarısından daha fazlası plana karşı çıkıyor.
We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like to live in the same house as us.
- Tom'un ne tür bir insan olacağından ve bizim gibi aynı evde oturmayı isteyip istemeyeceğinden emin değildik.
I now live in a very small house.
- Şu anda çok küçük bir evde oturuyorum.
More than half of the residents are opposed to the plan.
- Oturanların yarısından daha fazlası plana karşı çıkıyor.
The village had more than a thousand residents.
- Köyün binden daha fazla oturanı vardı.
Tom motioned them to be seated.
- Tom oturmaları için onlara işaret etti.
Would you like to be seated?
- Oturmak ister misiniz?
The two lovers sat face to face, drinking tea.
- İki âşık çay içerek yüz yüze oturdular.
They sat under a tree.
- Bir ağacın altına oturdular.
How many inhabitants are there?
- Kaç tane oturan kişi var?
The city of Yefren in Libya has 30,000 inhabitants.
- Libya'daki Yefren şehrinin 30.000 oturanı var.
bence daha da şey çğrenin ben daha 4. sınfa gidiom ve daha bilgiliyim.