Al birini vur ötekine!
- One's as bad as the other.
Birini tanıyorum da ötekini değil.
- I know one of them but not the other.
Başka seçeneğim yoktu.
- I had no other choice.
Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
- When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She has two cats. One is white and the other one is black.
Onun iki kedisi var. Biri beyaz ve diğeri siyah.
- She's got two cats. One's white and the other is black.
Başkasının senin yerine düşünmesini bekleme!
- Don't expect others to think for you!
Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
- It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
Geçen gün bahsettiğim araba bu.
- This is the car I spoke of the other day.
Geçen gün kameramı kaybettim.
- I lost my camera the other day.
Tom'tan başka kimsenin onu yaptığını hiç görmedim.
- I've never seen anyone other than Tom do that.
Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.
- To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin.
Berberler binlerce yıldır yaşıyor ve başkaları bir gün bile hayatta kalamadı.
- The Berbers have lived for thousands of years where others could not survive even one day.
Bundan başka herhangi bir şey yapma.
- Don't do anything other than this.
Bundan başka boyutlarda var mı?
- Do you have this in other sizes?