ortalıkta

listen to the pronunciation of ortalıkta
Türkisch - Englisch
in the wind
in sight, around
in view, in sight
abroad
around

Why are these clothes lying around? - Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?

orta
{s} central

Austria is a parliamentary republic in central Europe and consists of nine federal states. - Avusturya, Orta Avrupa'da parlamenter bir cumhuriyettir ve dokuz federal eyaletten oluşur.

He's back from his travels in Central Asia. - Orta Asya'daki seyahatlerinden döndü.

orta
medium

I like my steak cooked medium rare. - Bifteğimi orta pişmiş severim.

I believe the medium size will fit you better. - İnanıyorum ki orta beden sana daha iyi uyacak.

orta
mean

Tom doesn't have a mean bone in his body. - Tom bedeninde ortalama bir kemiğe sahip değil.

This does not mean that they have nothing in common with other peoples. - Bu, onların diğer insanlarla ortak bir şeyi olmadığı anlamına gelmez.

orta
middle

That place is in the middle of nowhere. - O yer hiçbir yerin ortasında değildir.

The tiger laid in the middle of the cage. - Kaplan kafesin ortasına uzanmıştı.

orta
mid

The tiger laid in the middle of the cage. - Kaplan kafesin ortasına uzanmıştı.

The middle finger is the longest. - En uzun parmak orta parmaktır.

ortalıkta bırakmak
leave about
ortalıkta dolaşan
in the air

There are rumors in the air. - Ortalıkta dolaşan söylentiler var.

ortalıkta dolaşmak
(söz) be afloat
ortalıkta kalmak
to be left all on one's own, be left all by oneself
orta
moderate

Moderate exercise will do you good. - Orta derecede egzersiz sana iyi gelecektir.

Moderate exercise will refresh both mind and body. - Orta dereceli egzersiz hem aklımızı hem bedenimizi tazeler.

Orta
(Tıp) medius
orta
center

The skyscraper is in the center of the city. - Gökdelen şehrin ortasındadır.

We sat in the center of the room. - Odanın ortasına oturduk.

orta
mediocre
orta
{i} midst

Tom is the kind of person that, in the midst of disaster, always finds something to laugh about. - Tom felaketin ortasında her zaman hakkında gülecek bir şey bulan kişi türüdür.

He fainted in the midst of his speech. - Konuşmasının ortasında bayıldı.

orta
centre point
orta
indifferent
orta
(Dilbilim) half open
orta
counter
orta
in-between
orta
(Meteoroloji) mediocris
orta
cross-ball
orta
med

Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology? - Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?

I like my steak cooked medium rare. - Bifteğimi orta pişmiş severim.

orta
center point
orta
mid-

She married again in her mid-forties. - Kırklı yaşların ortalarında tekrar evlendi.

Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings. - 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.

orta
normal

His normal position is third baseman. - Onun normal pozisyonu üçüncü orta saha oyuncusu.

I thought that my girlfriend was normal, but she turned out to be a succubus! - Kız arkadaşımın normal olduğunu düşündüm ama onun bir şeytan olduğu ortaya çıktı.

orta
medial
orta
median
orta
midpoint
orta
middling
orta
average

He will get an average mark at best. - En iyi halde ortalama bir not alacak.

She earns on average ten pounds a week. - O, bir haftada ortalama 10 pound kazanır.

orta
tolerable
orta
fair to middling
orta
mezzo
orta
intermediate

She can't put together three words in Spanish, and she claims she's intermediate. - İspanyolca üç kelimeyi bir araya getiremiyor, ve orta düzey olduğunu iddia ediyor.

Intermediate and advanced language courses are given in the language being learned. - Orta ve ileri dil kursları öğretilen dilde verilir.

orta
centre
orta
fair
orta
media
orta
centro-
orta
the middle
orta
ın the middle
orta
of medium
orta
phys. place, locus, field
orta
meso

What makes you think the Middle East is more important than Mesoamerica, for instance? - Örneğin Orta Doğu'nun Orta Amerika'dan daha önemli olduğunu sana düşündürten şey ne?

The earliest civilizations arose in Mesopotamia. - En eski uygarlıklar Mezopotamya'da ortaya çıktı.

orta
middle, central (thing)
orta
middle, centre; central; average, medium, middle, middling; intermediate; moderate, tolerable; mediocre, indifferent
orta
middle, middle part, central part
orta
mediate
orta
mesne
orta
centre [Brit.]
orta
intermediate , medium
orta
bosom
orta
in between
orta
mesial
orta
passable
orta
secondary

In 1873 he moved to Warsaw with his whole family, and from that time taught German at the Veterinary Institute and at a secondary school. - 1873 yılında bütün ailesiyle birlikte Varşova'ya taşındı ve o zamandan sonra Veteriner Enstitüsü ve bir ortaokulda Almanca dersi verdi.

Only two years after receiving their secondary school diploma, young people today know merely ten percent of what they learned on school. That's crazy! We must strive for 100 percent. - Ortaokul diplomalarını aldıktan sadece iki yıl sonra, bugün genç insanlar okulda öğrendiklerinin sadece yüzde onunu biliyorlar. Bu çılgınca! Yüzde yüz için çaba göstermeliyiz.

orta
moderate; average, middling
orta
intermediary
orta
{i} C
orta
centripetal
orta
ides
orta
midway
orta
center,centre
orta
inbetween
Türkisch - Türkisch
Göz önünde, meydanda
Orta
vasat
Orta
(Osmanlı Dönemi) CEVŞ
Orta
(Osmanlı Dönemi) VASÎT
Orta
midi
orta
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer: "Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler."- Y. K. Karaosmanoğlu
orta
Orantı
orta
Yeniçeri ocağında tabur
orta
Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm: "Seccadesini ortasından kesip ikiye böldüler."- Ö. Seyfettin. İyi ile kötü arasındaki durum, hâl
orta
Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş
orta
Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer
orta
İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
orta
Topluluk içinde, arasında
orta
Her iki yanda kendi türünden eşit sayıda nesneler bulunan
orta
Görünür, algılanır durum: "Moralinin, inadının, zaman zaman da aşırı ataklığının nedeni ortadadır."- H. Taner
orta
Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığı vuruş: "Aut çizgisinden nefis bir orta..."- H. Taner
orta
Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer
orta
Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm
orta
Görünür, algılanır durum
orta
İçinde, arasında
orta
Her iki yanda kendi türünden eşit sayıda nesneler bulunan: "Hademe orta bölmeyi açmak üzere koştu."- R. H. Karay. İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat
orta
Sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen
orta
Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre
orta
Eğitimde zayıf ile iyi arasındaki derece
orta
İyi ile kötü arasındaki durum, hâl
ortalıkta
Favoriten