O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
- He seems to be always in conflict with someone.
O babası ile çatışma içinde.
- She is in conflict with her father.
Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.
- The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism.
Dan ve Linda arasında bir anlaşmazlık vardı.
- There had never been a conflict between Dan and Linda.
Orada siyasi anlaşmazlıklarda her gün birçok insan hayatını kaybetti.
- Every day many human lives were lost there in political conflicts.