opportunity or possibility to do something

listen to the pronunciation of opportunity or possibility to do something
Englisch - Türkisch

Definition von opportunity or possibility to do something im Englisch Türkisch wörterbuch

room
{i} oda

Odada 2 tane pencere var. - The room has two windows.

Bu oda uyumak için uygun değil. - This room is not suitable for sleeping.

room
boşyer
room
{f} kalmak

Hangi odada kalmak istersiniz? - In which room would you like to stay?

room
mahal
room
(Bilgisayar) odası

Bir otel odası rezervasyonu yaptınız mı? Henüz değil, üzgünüm. - Have you reserved a hotel room? Sorry, not yet.

Bu ev yakında, iki yatak odası ve bir oturma odası var, ve dekorasyonu kötü değil; ayda 1500. - This house is nearby, it has two bedrooms and a living room, and the decoration isn't bad; it's 1500 a month.

room
meydan

Odadaki herkes ne meydana geldiğiyle ilgili sersemledi. - Everyone in the room was stunned by what happened.

room
fırsat
room
apartman

Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin. - When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.

room
yer

O yaşlı bir bayana yer açtı. - She made room for an old lady.

Arabanızda ayıracak yer var mı? - Is there any room to spare in your car?

room
pansiyon

Bir pansiyonda yaşıyorum. - I live in a rooming house.

room
ç.daire
room
olanak
room
{i} neden

Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır. - Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.

Neden benim odamdasın? - Why are you in my room?

room
{i} boş yer

Herkes için yeterli boş yer var. - There's enough room for everybody.

room
{f} oturmak

O odada gerçekten oturmak istemiyorum. - I really don't want to sit in that room.

Englisch - Englisch
room

There are major disagreements within the Coalition and politicians always want to retain room for manoeuvre.

opportunity or possibility to do something

    Silbentrennung

    op·por·tu·ni·ty or pos·si·bi·li·ty to do some·thing

    Türkische aussprache

    äpırtunıti ır päsıbîlıti tı du sʌmthîng

    Aussprache

    /ˌäpərˈto͞onətē ər ˌpäsəˈbələtē tə ˈdo͞o ˈsəmᴛʜəɴɢ/ /ˌɑːpɜrˈtuːnətiː ɜr ˌpɑːsəˈbɪlətiː tə ˈduː ˈsʌmθɪŋ/
Favoriten