Definition von opening im Englisch Türkisch wörterbuch
- {i} açma
Kutuyu açmayı başardı.
- She succeeded in opening the box.
Tom kapıyı açmada sorun yaşıyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to be having trouble opening the door.
- {i} ağız
- açılış
O, açılış törenine çok sayıda misafir davet etmeyi planlayacak.
- He will figure on inviting a lot of guests to the opening ceremony.
Ne olursa olsun, açılış töreni dokuzda başlayacak.
- Rain or shine, the opening ceremony is to begin at nine.
- (Dilbilim) genişleme
- (Ticaret) münhal kadro
- açıt
- açıcı
- (Bilgisayar) açılan dosya
- (Mimarlık) açım
- açık kadro
- (Bilgisayar) açılan
- boşluk
- kapı boşluğu
- (Bilgisayar) açılıyor
Yeni fırsatlar sana açılıyor.
- New opportunities are opening up to you.
- açarak
Onlar bir şişe şarap açarak onun başarısını kutladılar.
- They celebrated his success by opening a bottle of wine.
- açılım
- başlangıçta/açılışta yer alan
- açık alan
- iyi şartlar
- {f} aç
Pencereyi açar mısın?
- Do you mind opening the window?
Yanlışlıkla mektubunu açtığım için lütfen beni affet.
- Please forgive me for opening your letter by mistake.
- fırsat
Yeni fırsatlar sana açılıyor.
- New opportunities are opening up to you.
- ilk
- açış
Tom açış konuşması için zamanında burada olacağına beni temin etti.
- Tom assured me that he would be here in time for the opening speech.
- {i} açıklık
- satrançta açış
- kapı/açılma/açma/açıklık
- {i} açılma
Ülkenin açılmasının Japon medeniyeti üzerinde büyük bir etkisi oldu.
- The opening of the country had a great influence on Japanese civilization.
Kedi kafeler tüm dünyada açılmaya başladı.
- Cat cafés have started opening up all over the world.
- {f} aç: prep.açar
- {i} (kadroda) boşalan yer
- {f} aç: prep.açarak
- {i} açık yer
- {i} kadro açığı
- {i} açılış: opening day açılış günü
- {i} eleman açığı
- {i} kapı
Kapıyı açabilir miyim?
- Would you mind my opening the door?
Tom kapıyı açmada sorun yaşıyor gibi görünüyor.
- Tom seemed to be having trouble opening the door.
- (Tıp) Ağız, delik, aralık, menfez
- {i} delik
- (Tekstil) açıklık ( aralık-ara )
- {s} başlangıç
- open açıl/aç
- (Ticaret) pazar
Arkadaşım bana bu önümüzdeki pazartesi İspanyolca tarihi hakkında bir sergi açılacağını söyledi.
- My friend told me that this coming Monday an exhibition about Spanish history is opening.
- kapak
- küşat
- opening ceremony
- açılış töreni
- open
- açık
Tatoeba açık kaynaklıdır.
- Tatoeba is open source.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- open
- açmak
Tom Mary'yi ona gönderilen bir zarfı açmak için buğulama yapmaya çalışırken yakaladı.
- Tom caught Mary trying to steam open an envelope addressed to him.
Ben bir tasarruf hesabı açmak istiyorum.
- I'd like to open a savings account.
- open
- açılmak
Amerika Birleşik Devletlerinde sivil haklar için mücadele 1954 yılında başladı, hükümetin herkese okul açılmak zorunda olduğunu söylediğinde.
- The fight for civil rights in the United States started in 1954, when the government said school had to be open to everyone.
- open
- açık (kapı)
- opening address
- açış konuşması
- opening balance
- (Ticaret) açılış tutarı
- opening bank
- (Ticaret) akreditifi açan banka
- opening ceremony
- açılış merasimi
- opening cocktail
- açılış kokteyli
- opening day
- açılış günü
- opening file
- (Bilgisayar) açılan dosya
- opening of the debate
- (Politika, Siyaset) tartışmayı başlatma
- opening out
- açılım
- opening pressure
- (Otomotiv) açma basıncı
- opening remarks
- açış konuşması
- opening sitting
- (Politika, Siyaset) açılış oturumu
- opening speeches
- açılış konuşmaları
- opening statement
- açılış konuşması
- opening up of drift
- (Madencilik) galeri açma
- opening price
- açılış fiyatı
- opening speech
- açılış konuşması
- opening and external parts of female genitals
- açılış ve dışı genital dış parçalar
- opening balance sheet
- açılış bilançosu
- opening price convention
- açılış fiyatı anlaşması
- opening speech
- açış konuşması
- opening time
- zaman açılış
- Opening angle
- (Tekstil) Açılış açısı
- Opening of the drafting system
- (Tekstil) Açma (çekim sistemini)
- opening a database
- Veritabanı açma
- opening balance
- açılış bilançosu
- opening between
- (Tekstil) ara açıklığı
- opening capital
- (Ticaret) ilk kuruluş sermayesi
- opening chapter
- giriş bölümü
- opening character
- açma karakteri
- opening device
- (Bilgisayar) aygıt açılıyor
- opening entry
- açılış fiyatı
- opening entry
- (Ticaret) açılış maddesi
- opening height
- boşluk yüksekliği
- opening height
- açıklık yüksekliği
- opening inventory
- (Ticaret) başlangıç envanteri
- opening joints
- eklem arındırılması
- opening joints
- derz temizlenmesi
- opening meeting
- açılış toplantısı
- opening netshow
- (Bilgisayar) netshow açılıyor
- opening of a mesh
- elek açıklığı
- opening of a mesh
- elek deliği açıklığı
- opening of a mesh
- elek deliği aralığı
- opening of account
- (Ticaret) hesap açma
- opening of account
- (Ticaret) hesap açılması
- opening of crack
- çatlak açıklığı
- opening of meeting
- toplantı açılışı
- opening of succession
- (Kanun) miras şirketinin açılması
- opening of will
- (Kanun) vasiyetnamenin açılması
- opening parenthesis
- Sol ayraç
- opening picture
- (Bilgisayar) açılış resmi
- opening pressure
- (Tekstil) açıklık basıncı
- opening process
- (Tekstil) açma usulü
- opening public suit
- (Kanun) kamu davasını açma
- opening roof
- (İnşaat) açılabilir dam
- opening shock
- (Askeri) açılış sadmesi
- opening shock
- (Askeri) açılış şoku
- opening shock
- (Askeri) AÇILIŞ SADMESİ: Paraşüt kubbesinin ilk açılışı neticesi olarak, paraşütçünün veya havadan ikmal ambalajının maruz kaldığı sadme
- opening size
- (İnşaat,Teknik) boşluk büyüklüğü
- opening sylinder
- (Tekstil) açıcı davul ( vurucu tambur )
- opening the books
- (Ticaret) defterlerin açılması
- opening width
- (Askeri) giriş genişliği
- open
- açık uygun
- open
- hazır
- open
- {s} çözülmemiş (sorun)
- effective opening
- etkin açıklık
- grand opening
- açılış
- open
- (Ticaret) açılış değeri
- open
- genişletmek
- open
- gelişmek
- open
- (Bilgisayar) pencere boyutunu değiştirir
- open
- cömert
- open
- ödenmemiş (borç)
- open
- meydanda olan
- open
- aşikar
- open
- ağaçsız
- open
- kapanmamış
- open
- uyarmak
- open
- yarılmak
- open
- zarfı açmak
Zarfı açmak için yırttı.
- Tom ripped open the envelope.
Tom zarfı açmak için yırttı.
- Tom tore open the envelope.
- open
- çatlamak
- open
- fora etmek
- open
- (Bilgisayar) açılış
Açılış törenine çok misafir davet etmeyi planlıyorum.
- I plan to invite a lot of guests to the opening ceremony.
İkide açılışımız var.
- We have an opening at two o'clock.
- open
- bildirmek
- open
- açmak (bavul)
- open
- uygun
- open
- semsiye açmak
- open
- meydan
- open
- göstermek
- open
- paket açmak
- open
- yaymak
- provide with an opening
- fırsat sunmak
- provide with an opening
- fırsat tanımak
- tender opening session
- (Ticaret) ihale açılış oturumu
- admission opening
- emme açıklığı
- clear opening
- serbest açıklık
- diaphragm opening
- diyafram açıklığı
- intake opening
- emme açıklığı
- lens opening
- mercek açıklığı
- lens opening
- mercek açıklıgı
- mouth opening
- ağız açıklığı
- open
- dürüst
Ben açık ve dürüsttüm.
- I was open and honest.
Sana karşı tamamen dürüstüm.
- I have been completely open with you.
- open
- kullanıma hazır
- open
- etrafı çevrilmemiş
- open
- (giysi/vb.) açık
- open
- {f} aç
Pencereler açık uyuma.
- Don't sleep with the windows open.
Twitter, açık kaynağı sever.
- Twitter loves open source.
- open
- açık hava
Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
- Open-air markets sell food grown on local farms.
Bizim açık havada bir partimiz vardı.
- We had a party in the open.
- open
- herkese açık
Park herkese açıktır.
- The park is open to everybody.
Bu mekan herkese açıktır.
- This place is open to everybody.
- open
- iliklenmemiş
- open
- çözümlenmemiş
- open
- girişi serbest
- openings
- açıklık
- re opening
- {f} yeniden aç
- re opening
- {i} yeniden açma
- open
- {f} başlatmak
- eye opening
- göz açma
- grand opening
- Bir yer için kutlamaların yapıldığı açılış günü
- letter of credit opening
- kuşat mektubu
- open
- (Tıp) Açık (elektrik devresi)
- open
- acuk
- performance begins, opening
- performans, açılış başlar
- pre-opening
- Hizmete geçiş öncesi açılış öncesi
I was invited to pre-opening ceromony last night.
- pre-opening marketing
- açılış öncesi pazarlama
- re-opening
- yeniden açılması
- ring opening
- halka şeklindeki açıklık
- self opening
- Kendiliğinden açılan, kendi kendine açılan
He went towards self-opening glass exit doors.
- soft opening
- Resmî olmayan, on açılış
- valve opening
- supap aralığı, supap açıklığı
- abort opening
- (Bilgisayar) açmayı durdur
- adjustable grill opening
- oynak delikli sürgü
- delayed opening
- (Askeri) GECİKMELİ AÇIŞ: Personel ve teçhizatın paraşüt, yere yaklaşıldığı zaman açılacak şekilde tedbirli atılışı
- delayed opening
- (Askeri) gecikmeli açış
- delayed opening
- (Havacılık) açılma gecikmesi
- exhaust opening
- (Otomotiv,Teknik) egzoz açıklığı
- filler opening
- (Otomotiv) doldurma ağzı
- filler opening
- (Otomotiv) doldurma deliği
- gate opening
- kapak açıklığı
- gill opening
- (Denizbilim) solungaç açıklığı
- inlet opening
- giriş açıklığı
- intake opening
- (Otomotiv) giriş deliği
- inward opening
- içe açılan (pencere)
- large opening
- geniş açıklık
- letter of credit opening
- (Ticaret) küşat mektubu
- masonry opening
- (İnşaat) kagir açıklığı
- mesh opening
- (Denizbilim) göz derinliği
- mutual opening
- (Politika, Siyaset) elindekini paylaşma
- nose opening door
- (Havacılık) burun açma kapağı
- open
- {s} geniş
Tom kapıyı daha geniş açtı.
- Tom opened the door wider.
Tom onun ağzını geniş açtı.
- Tom opened his mouth wide.
- open
- boğuk olmayan
- open
- samimi
- open
- {s} ağaçsız. i
- open
- arasında mesafe olan
- open
- (isim) açık
- open
- kabule hazır
- open
- {s} karara bağlanmamış
- open
- {s} içten
- open
- açık yürekli
- open
- ses or- ganları nispeten açık olarak söylene
- open
- kısık olmayan
- open
- {f} açtırmak
- open
- {s} kısık olmayan (ses)
- open
- {f} başlamak
- open
- dolgun sesli
- open
- sisli olmayan
- open
- askıda
- open
- {s} serbest
Sihirli lamba kırılıp açıldı ve cin serbest kaldı.
- The magic lamp broke open and the genie was released.
Kafesi açtı ve kuşları serbest bıraktı.
- He opened the cage and set the birds free.
- open
- (Tıp) Açık (hava)
- open
- {s} ferah
- open
- {s} aşikâr, meydanda olan
- open
- içine girilir
- open
- (Askeri) AÇ", "YAY: Gözcünün atışların merminin azami etki genişliğinde yayılmasını istediğini belirtmek için yaptığı atış isteğinde kullanılan bir terim
- opening up
- (Hukuk) açılma