The more you know about him, the more you like him.
- Onu tanıdıkça daha çok seversin.
His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
He promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
I'm sending her to California.
- Onu Kaliforniya'ya gönderiyorum.
The general use of forks for eating started in the tenth century A.D.
- Çatalların yemek için genel kullanımı milattan sonra onuncu yüzyılda başladı.
First, second, third, fourth, fifth, sixth, seventh, eighth, ninth, tenth... penultimate, last.
- Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu... sondan bir önceki, son.
Yesterday I ran into Yamada, whom I hadn't seen in years.
- Dün Yamada'ya rastladım, ki onu yıllardır görmemiştim.