Hepsi bununla tamamlandı.
- All is completed with this.
Kılıç çekenlerin hepsi kılıçla ölecek.
- All those who take up the sword shall perish by the sword.
Aşkta ve savaşta her şey adildir.
- All's fair in love and war.
Parlayan her şey altın değildir.
- All that glitters is not gold.
Para bütün kötülüğün köküdür.
- Money is the root of all evil.
Bahçedeki bütün çiçekler sarı.
- All the flowers in the garden are yellow.
Tom tamamen bitkindi.
- Tom was all worn out.
Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir.
- I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.
O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi.
- She wanted to marry an all-American man.
Parlayan her şey altın değildir.
- All that glitters is not gold.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
- All the other languages are easier than Uighur.
Bahçedeki tüm çiçekler sarı.
- All the flowers in the garden are yellow.
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.
O tümüyle siyah giyindi.
- She was dressed all in black.
Tom büsbütün o kadar kötü olamaz.
- Tom can't be all that bad.
Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
- All the other languages are easier than Uighur.
Ben senin yaşındayken, Virgil ve diğerlerinin hepsini ezbere bilirdim.
- When I was your age, I knew Virgil and all the others by heart.