Ben sadece bir elçiyim.
- I'm just a messenger.
Hey, beni suçlama. Ben sadece elçiyim.
- Hey, don't blame me. I'm just the messenger.
Merkür tanrıların habercisiydi.
- Mercury was the messenger of the gods.
Bir haberci mektubu Beyaz Saray'a götürdü.
- A messenger took the letter to the White House.
Kendim gitmek yerine bir kurye gönderdim.
- Instead of going myself, I sent a messenger.