one time; at one point in time; in the past

listen to the pronunciation of one time; at one point in time; in the past
Englisch - Türkisch

Definition von one time; at one point in time; in the past im Englisch Türkisch wörterbuch

once
bir kere

Bir kerede iki yerde olamazsın. - You can't be at two places at once.

Bir keresinde bir panda gördüm. - I have seen a panda once.

once
birdenbire

Bu birdenbire olmadı. - It didn't happen all at once.

Birdenbire, o konuştu. - All at once, he spoke out.

once
bir defa

Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim? - May I wash all my laundry at once?

Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma. - Don't try to do all these things at once.

once
onceki
once
bir zamanların
once
var olan
once
bir sefere mahsus
once
bir zamanlar

Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım. - I once met him when I was a student.

Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı. - All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.

once
-diği zaman
once
herhangi bir zamanda
once
bir zamanlar, eskiden. bağ
once
(isim) bir kere
once
baglaç
once
bir vakitler
once
conj. hemen
once
eskiden

Sana eskiden hiç söz etmedim. - I never mentioned you once.

once
olur olmaz

Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler. - People rarely come to see you once you are retired.

Çocukların olur olmaz anlayacaksın. - You'll understand once you have kids.

once
bir kez, bir defa
once
bir -se ..., bir -di mi ...: Once he's started you can't get him to stop. Bir
Englisch - Englisch
once