one time; at one point in time; in the past

listen to the pronunciation of one time; at one point in time; in the past
Englisch - Türkisch

Definition von one time; at one point in time; in the past im Englisch Türkisch wörterbuch

once
bir kere

Bir kerede iki yerde olamazsın. - You can't be at two places at once.

Bir keresinde bir panda gördüm. - I have seen a panda once.

once
birdenbire

Birdenbire, tiz bir çığlık duydum. - All at once, I heard a shrill cry.

Her şey birdenbire oldu. - Everything happened all at once.

once
bir defa

Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum. - I remember you appeared on television once.

Kimse bir defada iki şeyi yapamaz. - Nobody can do two things at once.

once
onceki
once
bir zamanların
once
var olan
once
bir sefere mahsus
once
bir zamanlar

Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı. - All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.

Onu bir zamanlar trende gördüm. - I have seen him once on the train.

once
-diği zaman
once
herhangi bir zamanda
once
bir zamanlar, eskiden. bağ
once
(isim) bir kere
once
baglaç
once
bir vakitler
once
conj. hemen
once
eskiden

Sana eskiden hiç söz etmedim. - I never mentioned you once.

once
olur olmaz

Emekli olur olmaz tüm zamanımı Tatoeba'ya ayıracağım. - Once I retire, I will dedicate my whole time to Tatoeba.

Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz. - He doesn't behave himself once he's drunk.

once
bir kez, bir defa
once
bir -se ..., bir -di mi ...: Once he's started you can't get him to stop. Bir
Englisch - Englisch
once
one time; at one point in time; in the past
Favoriten