Ara sıra sinemaya giderim.
- I go to the movies once in a while.
Ara sıra ondan haber alırım.
- I hear from him once in a while.
Arada bir golf oynarım.
- Once in a while I play golf.
Tom arada bir buraya gelir.
- Tom comes here once in a while.
Tom bir anda fazla yapmadı.
- Tom hasn't done much in a while.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Kısa bir süre içinde kimse Tom'u görmedi.
- No one's seen Tom in a while.
I send her a note once in a while to let her know I'm thinking of her.
... every once in a while. ...
... And I watch them every once in a while. ...