onarmak

listen to the pronunciation of onarmak
Türkisch - Englisch
repair

Is it possible to repair the washing machine? - Çamaşır makinesini onarmak mümkün müdür?

Mary was a tomboy growing up and liked to repair cars and tractors. - Mary büyüyen bir erkek fatmaydı ve arabaları ve traktörleri onarmaktan hoşlanıyordu.

mend

I want to mend this watch. - Bu saati onarmak istiyorum.

It is never too late to mend. - Onarmak için asla çok geç değil.

fix

It'll cost $300 to fix it. - Bunu onarmak 300 dolara mal olacak.

Our employees are working around the clock to fix the damage caused by the ice storm. - İşçilerimiz buz fırtınasının neden olduğu hasarı onarmak için gece gündüz çalışıyorlar.

restore
renovate

I'd like to renovate the house. - Evi onarmak istiyorum.

refit
to repair; to restore
(Hukuk) to repair

Our task is to repair a wall. - Bizim görevimiz bir duvarı onarmak.

Mary was a tomboy growing up and liked to repair cars and tractors. - Mary büyüyen bir erkek fatmaydı ve arabaları ve traktörleri onarmaktan hoşlanıyordu.

doctor
redress
tinker up
to repair, to mend, to fix, to recondition; to restore, to renovate
remedy
patch up
debug
relay
rebuild
overhaul
do up
do sth up
service
recondition
{f} rehabilitate
onar
{f} mend

Tom is still trying to mend fences. - Tom hâlâ çitleri onarmaya çalışıyor.

I want to mend this watch. - Bu saati onarmak istiyorum.

onarma
patch
onarma
(Ticaret) troubleshooting
onar
{f} repaired

My watch needs to be repaired. - Kol saatimin onarılması gerekiyor.

This broken vase cannot be repaired. - Bu kırık vazo onarılamaz.

onar
{f} mending

My socks are in need of mending. - Çoraplarımın onarıma ihtiyacı var.

These new shoes already want mending. - Bu yeni ayakkabılar şimdiden onarım istiyor.

onarma
refit
onarma
debugging
onarma
reparation
onar
{f} fixed

You should've fixed it right away. - Bunu hemen onarmalıydınız.

He fixed the broken table. - O kırık masayı onardı.

onar
fix

They're here to fix the heating system. - Onlar ısıtma sistemini onarmak için buradalar.

He fixed the broken table. - O kırık masayı onardı.

fıçı onarmak
cooper
onar
recondition
onar
{f} repair

My house needs major repairs. - Evimin büyük onarımlara ihtiyacı var.

This car needs repairing. - Bu arabanın onarıma ihtiyacı var.

onarma
repair; restoration
onarma
instauration
oturma yerini onarmak
seat
örerek onarmak
darn
Türkisch - Türkisch
Bir yapının, bir heykelin, bir resmin bozulmuş yerlerini yeniden yapmak, ilk duruma getirmek, restore etmek. İşlenen bir kusuru veya yapılan bir yanlışlığı giderecek veya önleyecek davranışlarda bulunmak
Bir yapının, bir heykelin, bir resmin bozulmuş yerlerini yeniden yapmak, ilk duruma getirmek, restore etmek
İşlenen bir kusuru veya yapılan bir yanlışlığı giderecek veya önleyecek davranışlarda bulunmak
Bozulmuş, eskimiş olan bir şeyi düzeltip işler veya kullanılır duruma sokmak, işe yarar duruma getirmek, tamir etmek
tamir etmek
onar
On sayının üleştirme sayı sıfatı, her birine on; her defasında onu bir arada
onarma
Onarmak işi: "Günün birinde kolları sıvayıp ve eline irili ufaklı aletler alıp bunu onarmaya kalkışmıştı."- Y. K. Karaosmanoğlu
onarma
Onarmak işi
onarmak
Favoriten