Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
- A house is built on top of a solid foundation of cement.
Bu kitabı diğerlerinin üstüne koy.
- Put this book on top of the others.
Parmaklığın üstünde iki çocuk oturuyor.
- Two children are sitting on top of the fence.
Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
- Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
Sen çan eğrisinin tepesindesin.
- You're on top of the bell curve.
Ne zaman bir dağın tepesinde olsam kendimi minnettar hissediyorum.
- Whenever I'm on top of a mountain, I feel grateful.
I have sorted out the problems and am now on top of the situation.
. . and on top of all that, I got a puncture!.