Yanımda hiç param yok.
- I don't have any money on me.
Yanımdaki bütün parayı Tom'a verdim.
- I gave Tom all the money I had on me.
Onun üzerinde adım var.
- It has my name on it.
Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.
- After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again.
beers on me - biralar benden.