Tom's a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation.
- Tom, olaylara daima olumsuz tarafından bakan çok kötümser bir insan.
Some people argue that technology has negative effects.
- Bazı insanlara göre teknolojinin olumsuz etkileri var.
It was an unfavorable day for baseball.
- Bu beyzbol için olumsuz bir gündü.
I was given an unfavorable prognosis.
- Bana olumsuz bir prognoz verildi.
The decision was unfavourable to us.
- Karar bizim için olumsuzdu.
Küreselleşmenin pozitif olduğu kadar negatif etkilerinin de olduğunu düşünüyorum.
- Küreselleşmenin olumlu olduğu kadar olumsuz etkilerinin de olduğunu düşünüyorum.
Bence küreselleşmenin pozitif olduğu kadar negatif etkileri de var.
- Küreselleşmenin olumlu olduğu kadar olumsuz etkilerinin de olduğunu düşünüyorum.