The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
We need to build an app.
- Bir uygulama oluşturmamız gerekiyor.
With this module you can make the Enter key generate an event.
- Bu modül ile Enter tuşunun bir olay oluşturmasını sağlayabilirsiniz.
The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
- Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
Forming a cabinet is difficult.
- Bir kabine oluşturmak zordur.
We came together to form a group.
- Bir grup oluşturmak için bir araya geldik.
I'm looking for someone to create a website.
- Web sitesi oluşturmak için birini arıyorum.
The only way to lose weight is to create a caloric deficit by burning more calories than you eat.
- Zayıflamanın tek yolu yediğinden daha fazla kalori yakarak bir kalori açığı oluşturmaktır.
Islam is the second largest religion in Denmark, of which its 210,000 believers make up 3.7% of its society.
- İslam Danimarka'nın en büyük ikinci dini olup, onun 210.000 inananı toplumunun% 3.7'sini oluşturmaktadır.
Malaysia came into existence in 1957.
- Malezya 1957'de oluştu.
In 1989, the extremely famous Eiffel Tower celebrated its one hundred years of existence.
- 1989 yılında, son derece ünlü Eyfel Kulesi var oluşunun yüz yılını kutladı.
How many people does this ship's crew consist of?
- Bu geminin mürettebatı kaç kişiden oluşur?
What should a healthy breakfast consist of?
- Sağlıklı bir kahvaltı neyden oluşmalı.
Liberty consists of being able to make everything as harmless as possible.
- Özgürlük her şeyi mümkün olduğu kadar zararsız yapabilmekten oluşur.
Do you know who brought that team into being?
- O takımı kimin oluşturduğunu biliyor musun?
Indonesia consists of many islands and two peninsulas.
- Endonezya çok fazla adadan ve iki yarımadadan oluşur.
This class consists of 15 boys and 28 girls.
- Bu sınıf 15 erkekten ve 28 kızdan oluşuyor.
Food is comprised of protein, carbohydrates, and fats.
- Yiyecek, protein, karbonhidrat ve yağlardan oluşur.
The United Kingdom is comprised of England, Scotland, Wales, and Northern Ireland.
- Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.
The lecture is composed by two parts, one theoretical, the other practical.
- Ders iki bölümden oluşuyor; biri teorik, diğeri pratik.
Air is mainly composed of nitrogen and oxygen.
- Hava ağırlıklı olarak nitrojen ve oksijenden oluşur.
Goethe's personal vocabulary consisted of about eighty thousand words.
- Goethe'nin kişisel sözcük dağarcığı neredeyse seksen bin sözcükten oluşuyordu.
My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read.
- Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.