The event is still fresh in our memory.
- Olay anımızda hâlâ tazedir.
The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
Years intervene between the two incidents.
- İki olay arasında yıllar geçer.
The 1990's saw various incidents.
- 1990'lar çeşitli olayları gördü.
He had nothing to do with the case.
- Onun olayla bir ilgisi yoktu.
We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
- Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature.
- Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
- Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
Wait until all the facts in the case are known.
- Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.
That is an actual fact.
- Bu gerçek bir olaydır.
This is an actual happening.
- Bu gerçek bir olaydır.
Tom doesn't need to worry about that happening.
- Tom'un o olay hakkında endişelenmesine gerek yok.
Tom had a similar experience.
- Tom benzer bir olay yaşadı.
This experience has changed me.
- Bu olay beni değiştirdi.
Tom often has trouble remembering things.
- Tom'un çoğunlukla olayları hatırlama sorunu var.
If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
- Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
The police took some pictures of the scene of the accident.
- Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
That occurrence is inevitable.
- O olay kaçınılmazdır.
That is the common occurrence in Japan.
- O, Japonya'da yaygın olaydır.
This phenomenon is being understood slowly.
- Bu olay yavaş yavaş anlaşılıyor.
Lightning is an electrical phenomenon.
- Şimşek, elektriksel bir olaydır.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
A crowd gathered at the scene.
- Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
He denied having been involved in the affair.
- O, olaya karıştığını inkar etti.
They are going to investigate the affair.
- Onlar olayı araştıracak.