Her debut was the biggest social event of the season.
- Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.
It is easy to be wise after the event.
- Olaydan sonra akıllı olmak kolaydır.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
Years intervene between the two incidents.
- İki olay arasında yıllar geçer.
I'm going to investigate this case.
- Bu olayı araştıracağım.
She is wrong in nine cases out of ten.
- O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature.
- Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.
The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge.
- Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
Would you like to know the truth about this fact?
- Bu olay hakkındaki gerçeği bilmek istiyor musun?
The fact proves his honesty.
- Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
The story was full of marvelous happenings.
- Hikaye hayret verici olaylarla doluydu.
I couldn't have predicted this happening.
- Ben bu olayı tahmin edemezdim.
Tom had a similar experience.
- Tom benzer bir olay yaşadı.
This experience has changed me.
- Bu olay beni değiştirdi.
We see things differently, according to whether we are rich or poor.
- Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
- İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
That occurrence is inevitable.
- O olay kaçınılmazdır.
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
A rainbow is a natural phenomenon.
- Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.
Lightning is an electrical phenomenon.
- Şimşek, elektriksel bir olaydır.
She described the scene in detail.
- Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
There was no evidence against him found at the scene.
- Olay yerinde bulunduğuna dair ona karşı herhangi bir kanıt yoktu.
It was a terrible affair.
- O, korkunç bir olaydı.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.