olaylı

listen to the pronunciation of olaylı
Türkisch - Englisch
{s} eventful
crowded
episodic
eventful, marked by unpleasant events
stirring
olay
event

Her debut was the biggest social event of the season. - Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.

The event is still fresh in our memory. - Olay anımızda hâlâ tazedir.

olay
incident

The 1990's saw various incidents. - 1990'lar çeşitli olayları gördü.

Years intervene between the two incidents. - İki olay arasında yıllar geçer.

olaylı bir şekilde
evently
olaylı oyun
tank drama
olay
case

We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect. - Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.

He was involved in a murder case. - O, bir cinayet olayına karıştı.

olay
(Nükleer Bilimler) phenomena

Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena. - Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.

Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena. - Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.

olay
{i} episode

It was an embarrassing episode. - Utanç verici bir olaydı.

olay
circumstance

Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place. - Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.

olay
fact

A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident. - Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.

Wait until all the facts in the case are known. - Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.

olay
happening

I couldn't have predicted this happening. - Ben bu olayı tahmin edemezdim.

Tom doesn't need to worry about that happening. - Tom'un o olay hakkında endişelenmesine gerek yok.

olay
experience

This experience has changed me. - Bu olay beni değiştirdi.

This is Mary's first experience of a death in the family. - Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.

olay
chose
olay
event, occurrence
olay
apparition
olay
thing

If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more. - Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.

Tom often has trouble remembering things. - Tom'un çoğunlukla olayları hatırlama sorunu var.

olay
occurring
olay
accident

The scene of the car accident was a horrifying sight. - Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.

The police took some pictures of the scene of the accident. - Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.

olay
bang
olay
business
olay
occasion

What's the big occasion today? - Bugünkü büyük olay nedir?

olay
occurrence

That occurrence is inevitable. - O olay kaçınılmazdır.

Needless to say, theft was a rare occurrence. - Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.

olay
phenomenon

This phenomenon is being understood slowly. - Bu olay yavaş yavaş anlaşılıyor.

A rainbow is a natural phenomenon. - Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.

olay
news event
olay
episodes
olay
the event
olay
unusual event, incident
olay
instance
olay
event, incident, case, fact, happening, occurrence; phenomenon
olay
scene

A crowd gathered at the scene. - Bir kalabalık olay yerinde toplandı.

She described the scene in detail. - Olay yerini detaylı olarak tanımladı.

olay
affair

He denied having been involved in the affair. - O, olaya karıştığını inkar etti.

It was a terrible affair. - O, korkunç bir olaydı.

olay
contingent
Englisch - Englisch

Definition von olaylı im Englisch Englisch wörterbuch

olay
Palm leaves, prepared for being written upon with a style pointed with steel
Türkisch - Türkisch

Definition von olaylı im Türkisch Türkisch wörterbuch

OLAYLI
Olayı olan, olay çıkmış olan, hadiseli
Olay
fenomen
olay
Önemli tarihî olgu
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vak'a
olay
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka: "O olaydan sonra bir daha yalnız kalmamıştık onunla."- N. Cumalı. Önemli tarihsel olgu
olay
(Osmanlı Dönemi) hâdise