O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Sık sık Londra'ya giderim.
- I often go to London.
Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
- Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
Onu şarkı söylerken görüyorum ama bu sıkça değil.
- I see him singing, but this isn't often.
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
- From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
- The transition from farm life to city life is often difficult.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Suç çoğu kez yoksullukla ilgilidir.
- Crime has often been related to poverty.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- She often eats breakfast there.
Okuldan sonra sıklıkla tenis oynarım.
- I often play tennis after school.