O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
O öğrenciyken, sık sık diskoya giderdi.
- When she was a student, she used to go to the disco often.
Peynir çoğu kez bir fareyi bir tuzağa cezbeder.
- Cheese often lures a mouse into a trap.
Suç çoğu kez yoksullukla ilgilidir.
- Crime has often been related to poverty.
Yaşım hakkında sıkça yalan söylerim.
- I often lie about my age.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.