Ayakkabılar yıpranmış.
- The shoes are worn out.
Ben bu yıpranmış halıdan kurtulmak zorunda kalacağım
- I will have to get rid of this worn-out carpet.
Deri ceket dirsekten aşınmış.
- The leather jacket has worn out at the elbow.
Deri ceketin dirsekleri aşınmış.
- The leather jacket has worn out at the elbows.
O, konser için annesi tarafından yapılan mavi bir elbise giydi.
- She wore a blue dress made by her mother for the concert.
Yeşil bir elbise giydi.
- She wore a green dress.
Bütün gün çalıştıktan sonra bitkin olmalısın.
- You must be worn out after working all day.
Tom tamamen bitkindi.
- Tom was all worn out.
O, eve vardığında yorgundu.
- He was worn out when he got home.
Onu yıpranmış eski ve yorgun buldum.
- I found him worn out, old, and tired.
... I had to wear so many less layers of make up. ...
... AUDIENCE: Your wife's been known to wear some pretty ...