Boşanma adamda duygusal yaralar bıraktı.
- The divorce left the man with emotional wounds.
Madison Kongrede çok duygusal bir konuşma yaptı.
- Madison made an emotional speech in Congress.
Ben çok hassas ve duygusal bir insanım.
- I'm a very sensitive and emotional person.
Bizden daha duygulular.
- They are more emotional than we.
emotional crisis.